Var edenin adıyla çıktık yola, halimiz hak üzeredir bizim
Azığımız; ilim, irfan, hikmet, kitap kalemdir bizim
İstikbalimizi ilmek ilmek dokuyan ustamız, muallimdir bizim
Yeryüzünü gül bahçesine çevirecek Bir Bilenle Bilge Nesildir bizim
Yıllardır Coğrafyam mahzundur, perişandır cehalet pençesinde…
Ben Asiyim,
İsyankar değilim
Ne haramiyim ne harabi
Ben Asiyim
Kuşandım isyan ahlakını
Lakin İsyankâr değilim
Sarı başaklar rüzgarla dans eder,
Buğday tarlalarında coşar sevgi.
Toprağın kucakladığı umut verir,
Bereket saçar buğdayın her rengi.
Toprağın derinliklerinde yeşerir,
Huzur, neşeyle dolsun bütün dünya-yı beşer
Bayram olsun, cihanda olmasın dert, keder
Bugün Ayasofya, İstanbul’da Bayram
Ezan dinmesin, milletimi korusun Hazreti Mevlam
Her biri mana dolu ayet ayet
Yer, gök, gündüz, gece
Bu ne bir hikaye ne bilmece
Haydi durma oku, hece hece
Mevsimler, bahar, yaz, kış
Çocukları öldüren bir çağa isyanımdır
Nerede bir çocuk ölse yanan benim bağrımdır
Çocukların her gün öldürüldüğü bir dünyadan
İnsanlığın kör sağır olduğu bir çağdan utanıyorum.
Her gün bombalar yağıyor,
Ne hüzün, ne sitemdir bu sessiz çığlık,
Kimseler bilmez, yankılanır içimde sesler.
Ufukta süzülen süslenmiş sözler,
Yüreğimden dökülen tüm kelimelerin
Sanırım, varacağı liman sendedir.
**
Fecr-i sadık vaktidir,
Uyan kardeşim uyan,
Mağribin semasında doğdu, doğacak,
Garbın afakını şafak sardı, saracak
Bu karanlık gidecek,
Yurdumun üstüne, güneş doğacak
Yeryüzü temizlendi haberdarmıyız
Kokuşmuştu kalabalık sokaklar
Kirden arındıran Rabden habersizmiyiz
Güneşe hicret varda sürgünde kalan bizmiyiz
Bir haber var ötelerden öteye
Kaysı ağacı,
solmuş, sarartmışsın yaprağını,
Hazan mı geldi semtine
Hüzün sarmış o selvi bedene.
Miş miş yaprağı,
Ne umutlarla tutulmuştun o dallara
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!