Ne zaman
umudumu bir uçurumun
kenarında görsem
Aklıma sen geliyorsun
Daha değil daha değil, diyorum
Kendi kendime
Bugün kendimi uğurluyorum
Yosun kaplı rıhtımdan
Gök mavisi denizin dalgalarına doğru
Dümeni kırık yelkensiz bir gemideyim
Battıkça tatlı bir huzur doluyor içim
Her zaman suda boğulmaz ya insan
Yağmurlu, ıslak bir akşam saatiydi
sokak lambalarının ısısına sığınmış
bir kırlangıç kuşu gibiydi ellerim
ellerinden tutarken
Ara ara dururduk seninle
Hatırlar mısın bilmem
Yaşın kaç olursa olsun
Nerede kiminle
Yaşıyorsan yaşa
Yüzünde kırışıklıklar
Saçında aklar varmış
Hiç önemli değil
Memleket isterim
Mezhebi, dili fark etmez hepsi kardaş olsun
Ne anaların gözünde yaş ne bağrında taş olsun
Memleket isterim
Huzur kokan caddeleri, sokakları olsun
Bir zamanlar,
senin geçtiğin sokaklardan
yürüyorum şimdi
Sebil naralarıyla kulakları çınlatan,
Çıngırak sesleri arasından
az uzaktan geçiyor, bir meyan şerbetçi.
Belki,
seninle
çocukken aynı parkta hiç oynamadık.
Belki,
hiç geçmedin bizim sokaktan.
Aynı okula da gitmedik.
Sen ne güzelsin ey ölüm!
Sende rahmet var eşitlik var
Doğan her canlıya olmuşsun yar
Sen de olmasan
Bunca şerefsiz ile
Nasıl yaşardık sonsuza kadar
KAYIP Aranıyor
"Ölümden daha acı bir şey
var mı?" dedi.
Var, dedim.
İki düşünce arasında kalmak.
Her şey yavaş yavaş oldu
Gök kubbeden sihir yağıyordu
Körler dünyasında en iyi ressam oydu
Herkesin bildiği hiç kimsenin bilmediği
Ne karınca ne de kurbağa fark etti oyunu
Bazen uyanmak için ölmek gerekiyordu
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!