Cenabet gezerken köylüm
Kuyudan su çekip onu içerdik
Üzerimize çökme ihtimalini bile bile
dereyi boylayan dağların gözyaşları denizde balık tutuyordu zamanın nerede durması gerektiğini bilmeyen genç bir kütük kahve köşelerinde sürükleniyordu öğle vaktinin kıyısına balıklarla birlikte karnını doyuruyordu martılar ‘yosun…’ diyorlardı ne de güzel giderdi ekmeğin arasına içlerinden biri açlıktan çığlık attı kalabalığın tam ortasına geçtikleri köprü, mezarlarına uzanan merdivenin basamaklarına benziyordu neredeyse aşk omzuna çarpacaktı ama yine de o, oralı olmayacaktı çünkü acıkacaktı belki de susayacaktı ‘ölüm…’ diyorlardı ne de çok zoruna gidiyor yaşayanların içlerinden biri ağıt yaktı kalabalığın tam ortasına erken ölüm hiç yaşamadan vurdu onları kalbi bir kez olsun atmadan durdu dünyanın en temiz yerine dışkılandı çocuklar çünkü onlar güneşi sarıya boyayanlardı siz de tanıyorsunuz onları mavi gözlü turuncu saçlı maceraperest çocukları putperest ebeveynlerine siz de tapıyorsunuz yeşil dağların mavi gözyaşlarını siz de siliyorsunuz kızıyorsunuz gözleri yere damlayınca
savaşa gider gibi yemekhaneye girdik
yeşil boynuzlu bir öküzün kuyruk sokumundan içeri girdik
ben hep yıldızların gökyüzünde uçtuğunu sanırdım
denizi toprağa gömünce bak nasıl da mavi çıkıyor ağaçlar üşümesin diye yamalı montuyla örtünce güneşin üzerini bak nasıl da yeşeriyor bulutlar yaban incirinin kokusu gibidir bu aşk engebeli kayalarda filizlenir küçücük tohumları bu kavga karanlığı tam ortasından aydınlatır içinde sonsuzluğu taşır paslanmış boş kovanların oyuğu bal arısı değil barut tozu yaşar namlularında pususunda kahpelik vardır tetiğinin yeşil ve maviyle karşılarız ölümü sonsuzluğa kadar sürecek olan yeni bir hayat vardır namlunun ucunda
içindekiler
asit düzenleyici
glikoz şurubu
kükürt
yumurta akı
eser miktarda fındık, fıstık, badem
Her öğle vakti geldiğinde
Okula giden yoldaki İsmet bakkala uğrar ekmek arası kaşar alır yerdik
Gazete kokusu boğazımızdan geçerdi
Gökyüzünde uçarken kuşlar
Bulutların arasında...
Yeryüzünde yürürken insanlar
Kaldırımın tam ortasında...
bir çocuk yoğun bakımda kalp nakli bekliyor
annesi dışarıda
açılan kapının aralığından
belki çocuğumu görürüm diye
gözlerini duvara yaslıyor
tanrıya bak
Evin önünde mezarlık
Mezarlığın yanında yol
Yolun sonunda umut
İçi okyanus dolu masmavi bir bulut
Islatırken şehrimi çarşının göbeğinde
Halkım boğulacakken yağmurdan
Tam da o sırada şimşek çakar ya hani
Hani bir çocuk ıslanmamak için avuçlarını başının üstüne koyar ya
Sağlık, esenlik ve 2024'ü aratmayan bir yıl dilerim,
Sevgi, saygı, muhabbetle...
Gündemi ve "insanı" meşgul eden tüm kirliliğe, nefret ve ayrıştırma diline rağmen, "ağız tadıyla" iyi bayramlar dilerim...
Saygı, sevgi ve muhabbetle...
Mustafa Bay
Eren hayırlı uğurlu ve bol okurlu olsun kitabınız