Ben, beni Arıyorum…
Kaybettim kendimi… Kendi içimde
Ben, bende miyim… Yoksa sende mi?
Farklı bir mekândayım sanki
Yerde miyim gökte mi?
Varda mıyım yokta mı?
Şu yaşlı gövdenle böyle bir acı
Yaşadın mı anlat dilek ağacı
Ne söylersen söyle başımın tacı
Ben dinlerim ama seni bilemem
Yaşlanmış bedenin yapraklar sarı
Sevmeyen ne bilsin sahte yüzünü…
Güzel olan dağlar, göz de güzeldir
Kar yağar örterse yârin izini…
Anlarsın ki dağlar söz de güzeldir
Dağlar öyle yüce görünseler de…
Sen ki terk edip gittin gidişin o gidişdi
Kırk yıl oldu gideli aklına hiç geldi mi
Özlem yumağı olduk başka neler değişdi!
Hatırlayıp bir kere düşündüğün oldu mu
Bahçedeki o güller birer birer soldular
Dile kolay kırk bir sene
Depreşti hasretin gene
Çektiğimi bir gün sana
Verir diye bekliyorum
Ne söz verdin neler dedin
Bir güzel sevdası dumanlı ‘’baş’’la
Dolaşır dağlarda turdadır gönül
Demez ki yaşlandın gayri yavaşla
Hâlâ tutuşmakta hardadır gönül
Eksilmez dumanı yüce dağ gibi
Güneş niye doğmaz, ay niye yarım
Böyle gecelerde artar efkârım
Bu gün kandil günü tüm dualarım
Yüce dergâhında kabul olacak
Kader yazılacak, her şeye süre
Bu kadar zulmetmek Allah’tan reva mıdır?
Hangi kitapta yazar… Getir Allah aşkına
Adı üstünde zulüm! Dertlere deva mıdır?
İstersen deva olsun bitir Allah aşkına
Eğer bunlar kolaysa tek bir gün de sen dayan
Bir siyah gözlükle bir de pelerin
Takıp mezarıma yâr öyle gelsin
Bir ateş olsun ki aşkımdan derin
Yakıp mezarıma yâr öyle gelsin
Defnimi izlesin esen yel gibi
Gene yerler beyaz, kar yağmış bu gün;
Kar olduğu zaman hüzünlenirim
Ben hasret çekerken ellerde düğün;
Var olduğu zaman hüzünlenirim
Gönül hâlâ şaşkın, bir aşk hevesi;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!