Şehitlik denen olgu, ölümün güzel yüzü,
Dağda pisi pisine, can vermek neyin nesi,
Tarih ibret doludur, Türkü söyler son sözü,
Elin kirli işine, kan vermek neyin nesi,
Namerdin oyununu, bozmak bizim işimiz,
Ben anlatamıyorum, sense anlamıyorsun..
İçimde fırtınalar koparan rüzgarların dilini,
Tedirginliğim ürkütüyor ruhumdaki semavi esintiyi,
Dağları taşları yırtarcasına esmekte deli fişekler gibi,
Tüm korkum alıp gitmesinden sevda şarkılarımı,
“Zamansız açan gülün, erken olur ölümü,
Aşka meydan okuyup, oluşturdum çölümü,”
Dağılmış bir bedenin yıkıntısı içinde,
İçimi eze eze, meçhule yürüyorum.
Kaç asırdır gizlenen, şer vesayet kozunu,
Ortadan kaldırmanın, zamanı gelmedi mi?
Her makama yapışmış, sultaların tozunu,
Millete aldırmanın, zamanı gelmedi mi?
Yıldırma korkusuyla sindirmişler milleti,
Geçmişten bir uhdedir, kaldı içimde,
Perçinlenmiş mıh gibi, saklı kalbimde,
Silemedim bir türlü, durdun yerinde,
Sen aklımdan çıkmadın, kaldın be güzel,
Söz dinlemez yüreğim, sevdi gönülden,
Bazen kaybolurum kendimden,
Bazen alev alır tüm dünya,
Yangınların ortasında bulurum kendimi,
Bakışlarımın derinliği bundandır.
Yetim kalmış hisler, ararken çare,
Yüreğime darbe, vurmakta her gün,
Tek tesellim vardır, kavuşmak yâre
Benliğimi hasret, sarmakta her gün.
Gönlümün dermanı, sendedir elbet,
Şu Alem-i izanda sorguların var elbet,
Gizlerin bitti artık, hesap verme vaktidir.
Ne hanın var ne canın, bir mezardır akibet
Gözlerin gitti artık, hesap verme vaktidir.
Ne sakladın heybene, bir bak dünya elinden,
Yatmakta ruhum yârin sinesinde
Öylesine sessiz ve suskun,
Sevgi dolu tik taklar arasında,
Fısıldamakta huzur.
Kendine gelmekte her bir zerrem,
Hastalanmış ruhumun, tek çaresi sen idin
Dalga boyu uzanan, hayalin yaktı beni.
Semada ki yıldızın, yekparesi sen idin
Bir şimşek gürültüsü, ortaya yıktı beni.
Duygular perdah perdah dizilmiş yüreğimde,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!