İhaneti hep biz tattık,
dilimizde hep öfkenin ve nefretin yükü kalmış
konuşamayan, söylemeyen, kekemeleşmiş dilimiz
görülenden, tanık olunandan geriye kalmış tek şeyini
sessizliğini de haykırır artık:
oyununuz iyi degil, pahalı oyuncaklarınız sadece israftan ibaret!
Açlığı acılardan büyük olanlar
Olan bitene, “bir şey olmaz” diyenler Hayatlardan akıp gidenlerin bıraktıklarında lodosçuluk yapanlar
Bir kargaşa çıkarması için öç tanrıçalarının yollarına düşenler
Hayalleri çalıp gereksiz hayal katliamına sebep olanlar
Nereden geldiği şüpheli, yıkıma uğramış ‘kaba düşkünler’in
yanında, bir baltaya sap olmak için gezen ayak takımları, şarlatanlar, bileyiciler, kalaycılar...
Ben de sevmezdim gözyaşlarını senin gözlerinden akışını görene kadar
Böyle mahzun böyle kederli de değildim hüzün rengi almış ellerini tutana kadar...
Ben de sevmezdim kırılmayı
Kendi kendini yemiş bitirmiş bir nehir gibi
Kalp kırıklarını görene kadar
Beni Sende Tutan
Varlık- yokluk boyutundaydı etkilerin...
Kuşku götürmüyordun
düşünüldüğünde,
Sokaktaki kimsesizlerin,
sarhoşların,
terk edilmiş kadınların arkadaşıydın, Çocuğuna baba değildin yalnızca...
Cebindeki parayı hiçbir yerde
tutunamayan serserilerle paylaşan mülksüz bir adamdın
Karanlık yollarda kilitli odalarda
Seni düşünürdüm
Kalbime saplanırken özlemin...
Dağa baksam dağ olurdum ölüp taş
Toprağa baksam kum...
Hayat acıydı
Bahane ararım kokuna yanağından
Umutlarını hayallerini yaşarım ellerinde
İmkânsızlığı anlarım saçlarının iklimlerinde...
Çok sevmem ben ,tükenir çokluklar
Sorma bana ne kadar sevdiğimi
Gerçek şu ki
Herkes bir başına, hiçbir insan tanımaz bir diğerini
Hiçbir ağaç diğerini görmez
Her çalı ve taş bir başınadır
Her kar yığını bir gün erir
Her mutluluk ve acı da bir gün çekip gider...
Bir bilebilseydin
Iki cigara arasında ...Seni ne çok beklemişim
Arkadaşsız, dostsuz, tanışsız, kimsesiz bu şehirin
Ağaçlarında, kuşlarında, adalarında, denizinde, kaldırımlarında...
Kanıyor yine kendi kaderine terkedilmiş göğsümdeki yara
Bizim dostluğumuz
ağacı sevip ,kuşu kafeste tutmak
veya denizi sevip, balığı akvaryumda tutmak gibi değil ki
Biz sevdiklerimizle bir gün daha geçirmek için
Kelebek olup kaplumbağaların göz yaşını da içeriz
Bir şehre su getirir,susuz bir evde ölümü de bekleriz...




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!