Sevmek değil,
öpmek de,
sen ancak seyretmek içinsin,
ağzı bir karış açık.
Benim yani…
Tıpkı,
Bilmedim mevsimi, yaz mı bahar mı?
Esiyor fırtına, kış mı hazan mı?
Ateşe koydular, odun attılar
İçine düştüğüm tas mı, kazan mı?
Kaynadım, kaynadım kendimden geçtim
Özür diliyorum sevgili senden,
Seni deli gibi sevdiğim için.
Özür diliyorum sevgili senden
Sana deli gibi taptığım için
Yenildim aşkına, tükendim artık
Çarşı, pazara çıktılar.
Önce arlarını sattılar,
sonra
hanlarını, hamamlarını
canlarını, cananlarını
sattılar.
Bomboş değilmiş dünya,
yalnız değilmişim.
Rüzgâr söyledi.
Bir çınar yaprağına yazmış,
düşürüverdi başıma, otururken.
Toz duman içinde, garip
Bir çayımı bile içmedin
aşk olsun sana, tatlı kız.
Bakmayın siz,
benimkisi boş kuruntu işte, rüya.
Sanki teklif etmişim gibi.
Soğuk, yağmurlu bir İstanbul sabahı
Hızlı ve telaşlı adımlarla yürürken
Bir duvarın dibinde rastladım.
Sırılsıklamdı.
Titriyordu, üşümüştü besbelli.
Duraladım, gayri ihtiyari.
Yerinme sakın ha geçen yıllara
Neler göreceksin sen daha dostum
Aldırma, ilenme zalim kullara
Neler göreceksin sen daha dostum
Yanmadın bilirim aşkın narına
Sen, sevincin yüreğisin,
umudun öbür adı.
Bulutlar kadar beyaz,
gökyüzü kadar mavi.
Yağmur da sensin,
rüzgâr da.
Söz geçmiyor gönlüme, havalanıyor
Her gördüğü güzele sevdalanıyor
Her sevda da üzülüp pareleniyor
Sana ne ey gönlüm, aşktan sana ne
Yetmedi gecelerce uyumadığın
Engin bey şiirlerinizin hepsini büyük bir zevkle okudum....duygularınızı bizlerle paylaştığınız için teşekkürler, yüreğinizde ki coşku hiç bitmesin....