Şimdi ben hayalimi çizeceğim.
Kalemin ucunu açmak için çok uğraştım ve köreldim.
İki büyük göz çizeceğim,
Hep bana bakmalarını beklemiyorum tabii.
Bazen kör olmasını isteyip karalamak kolay olsa da,
Şimdi eşyalarını topla,
Burayı terk ediyoruz.
Sen zorunluluklarından, bense mutsuzluktan kurtuluyorum.
İstemeyerek yaşamak güzel gelmiyor kulağa,
Aşk koparılmayı bekleyen nükleer bomba gibi olgun,
Sadece yirmi dakikadaydı iplerin cambazları,
Yukarıdan gelen çam kokusuna karşı dumanları var
Biraz yapay gülüşleri, elleri, kalpleri ve gülleriyle,
Seni almaya mı geldiler bu cesaretle?
Ve senin klasik rüyalarından ağlayarak uyanmanı bekler yazın kuru güneşi
Biz onları hiç sevemedik veya çok
Sana seni bırakarak bir iyilik yapıyorum.
Düşünecek zamanın yoktu,
Ruhumuz çokta toprakla gök arasında gibi uçsuz bir deryaya kapılıyor.
Şimdi düşünecek zamanın var,
Bu betonlar öylesine ağır ki, renkleri unutmuşuz,
Dilimin üstündeki buz kadar gri,
Sanat ayaklar altına alınıyordu,
Ülkede her şey yeşil olmuş neye yarar,
Özlemek.
Paralar paçalardan akmış neye yarar,
Demokrasi.
Sayın tren, 141 numara nereden geçiyor?
İlahi bir güce inanmak gibi zor ve gereklilik hali-
Turkuaz sadece bir renktir ve aşkı, bulutları, asaleti,
Kırmızıyı, gök yıldızını temsil edemezdi.
Yarını ne çok seviyor, inanıyor muğlaklığa,
Sayın tren, 141 numara kalktı mı?
Şehrin her şeyi kanalizasyonla alttan akıyor,
Orda sağcıda var solcuda,
Umutlar denize ulaşamadan kirlenirken,
Bir ışık hala umudu gösteriyor.
Yağmur vardı sokaklarda,
Pencereden yansıyan şehrin kırmızı ışıkları,
İki kedinin uzaylı bağırışıyla veya,
Boşluktan giren kırkayağın korkusuyla kesilirdi.
Her renkten tattım ve dağın en sonundaydım,
Şimdi karanlık bir yolda sadece bir kibrit arıyorum.
Meşaleyi yakabilmek için.
Püskürdükten sonrasıydı bu olanlar…
Yavaşça şeffaflaştı ve kayganlaştı.
Aktı bedenimden saf bir beyaza.
Tenimden akıyorken koyu maviliği beyaza dönüştü.
Ve akıyorken her şeyim gözümün önünden ayaklarıma doğru,
Ben sadece izledim ve zevkten dört köşeydim.
O unutamayacağım sonbaharda oldu her şey,
Seni kızgın güneşin altında kavrulduktan sonra serin odalarımda ilk kez gördüğümde,
Beyaz mendilini,
İlk bakışta itici gelen ses rengini…
O unutamayacağım bir sonbahardır,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!