Ne olur bilinmez Mecnunun hali,
Sazına Leyla`yı takıp giderken!
Gözyaşım dökülür yağmur misali,
Nehirden nehire akıp giderken!
Dön diye yalvardım, açtın arayı,
Benim çeşmelerim çağlar durulmaz
Senin yaylaların, illerin şen mi?
Binbir tasa ile aşka varılmaz
Ceylan bakışların, dillerin şen mi?
Güneş söndü ay doğmuyor nicedir
İnsanın içinde maya bozuksa
Ağyarın çilesi dert olabilmez!
Vurulup göğsünden kan bile dökse,
İki kere iki dört olabilmez!
Riyakarın riyasını sezmeli,
'MÜREKKEP”/ULVİYE SAVTUR
İlk kez kabuğumu yırtıp seyahatlere, davetlere icabet ettiğim yıl 2006…
Nerdeydim şimdiye kadar? Geçen zamana yanıyorum. Tabii ki her toplantıya katılmak mümkün değil. Ama, gönül dostlarımın, şair arkadaşlarımın ağırlıkta bulunduğu toplantılara
mümkün olduğunca katılmak yeni arkadaşlar kardeşler tanımak hiç de azımsanacak bir olay değil.
I.
Ah ey İstanbul,
Ah ey gönül yüzlü yar!
Sen sen misin,
Ben de ben miyim şimdi?
İstanbul’un altını
Üstüne getirdim sevdiğim
Seni bulmak için!
Her ne kadar
“su sızdırıyor,”
Dedilerse de bile
Bu hasret çok oldu, bir düşün dur da,
Ömrümden seneler çalma İncilây!
Ne olur bir de sen aklını yor da,
Gece gibi sessiz kalma İncilây!
Karanlık ruhuma yüreğinle bak,
BAYRAK ŞİİRİYLE BÜYÜYEN GÜL
Ayhan heyecanla sordu, alnında tozlu ter izleri, bir boğa gibi soluyordu:
-Kocana, Kürşat geldi mi?
----------------------------------------
Ruhsati, zamane öyle değişti,
İnsanlar bir pula kul oldu gitti!
Dağda dana düzde siyasi şişti,
Yandı harmanımız kül oldu gitti!
Gönlümde ne kadar sevgi varsa
Bu gece dilim dilim
Dilmem lazım
Sevdan beni
Çıkmazlara sokarken sarsa sarsa
Senden usulca
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!