boylu boyunca uzanmış
vadinin bir tarafında yeşeren gün
bir tarafında titreyen gece
ve çarpar dudaklara korkular
şen kahkahalar yükselir
dalından düştü düşecek yaprağın
korkusuyla titriyor kalbim
nefesim içimde boğuluyor
gece iyiden iyiye çekerken gövdesine siyahı
ay inatla aydınlanıyor
yine yağmur sağanağında ıslanmış şehir
kime ne
kar dolu yağacakmış soğukmuş
puslu ilkindi vakitleri gibiymiş gece
boş ver
yaklaştıkça alev alev yanan
uyur uyanık sevdalarımız
bir an daha olsun
bir an daha fazla
titresin kalplerimiz
bedenlerimiz de bir
gözlerinde ilk gördüğüm bu değildi
böyle değildi yanışlarım
kutsal mabedimin kapısındayım
döküyorum göz yaşlarımı dizlerinin dibine
birazdan dolduracak sokakları
kutsal yemeğin ardından
karınları doymuş
huzur içinde can verecekler şehre
gönül yelkenleri açılmış yolcular
gün doğarken
nasıl da boyuyor kızıla ulaştığı her yeri
ayı gönderirken esrarengiz duvarlar arkasındaki diyarlara
mor bulutlar dolaşıyor göğün maviliklerinde
zaman, çöl rüzgârında savrulan
kızgın kum taneleri gibi yakıyor ellerimi
gözlerim kayıyor uzaklara
alnıma düşmüş güneş
gök solgunluğuyla tepemde
bu alaca
siyahın beyaza doyduğu an
hani dağ başlarında gök
hani küme küme bulutlar
hani çalgı sesleri toprağın
gece ikincil yüzünü gösteriyor çıplak alevde
gölge dolu bardakları buğulandırıyor
bir kefesi kaynayan terazinin çirkin dumanı
belirsiz bir silüetten kaçarcasına
apansız göğe yükseliyor
yeniden dönmek için sırlarıyla
Selam Dilek
Huseyin Avni Sozen'den isen bana mail at mutlaka. [email protected]
Syg.
Cuneyt Evliyaoglu