gördüğüm düştü senin olduğun
geçtiği yerleri bakırlaştıran bulutlara
kollarında uçuruyordun
vadinin bir başka yakasına
gözlerin gümüştendi
bu yağan yağmur benim için değil
ne damlaların dallardaki telaşı
ne toprağın buram buram kokusu
bacalardan yükselen ateş
bu karanlık
bana değil
kederle yoğur yüreğimi
içimi yıka kederle
sarsılmaz hırçın dağları aştım
baharın o saf el değmemiş
kırılgan kokusunu aldım da geldim
susun gözlerim susun
duyulmasın ağladığınız
feryatlarınız duyulmasın
oysa ki
kim bilsin bir hapistir yaşadığınız
tıpkı bir yara gibi
taze kanı süzülen
tüm bedenim esir aşkına
tüm sancılarım uğruna
karanlık kırılırken çıkmazlara
kutsanmış bu sarışın akşamda
havada ağır bir ritim
suya değiyor çıplak ayaklarım
rüzgâr hızında yol alıyorum günden
selamlıyorum geceyi
başım bulutlara değiyor
arabacının kalın geniş sırtında ürperdi rüzgâr
haydut gözlerin ardına gizlenmiş bakışları
cesaretli çocuksu kendinden emin
ölümüne uzanan yoldaydı genç kadın
becerikli ellerde
yükseliyorum
bacalardan çıkan duman gibi
alacayken ışıkla kaynaştığım
yer ile göğün arasındaki o yere
iyotlu serin bir deniz kıyısı
gece sığındım karanlıga
kehribar bulutlarda soysuz kış
kahır gibi yağmurlar yağıyor üzerime
düşlerde boğuluyorum
göz kapaklarım kapanıyor sonsuzluğa
bu ayrılıkların bir sebebi var
bir sebebi var söylediğimiz her sözün
her halimizin her soluğumuzun bir anlamı
ruhumuzun hatlarını dolduran
aşkımızı ölümsüzleştiren
bir büyüklüğü var
Selam Dilek
Huseyin Avni Sozen'den isen bana mail at mutlaka. [email protected]
Syg.
Cuneyt Evliyaoglu