karanlıkta kızıl göz kısık ve kendinden geçmiş
demir tadına karışmış kan kokusu bölünmüş uyku
saat gecenin yarısını vurduğunda
üçlere karışan endişeler üçlere dolan gözler
gizli gizli yıldızlar düşüyor şakaklara
kan uykusu bölüyor pembe düşleri
ılık yaz günleri gibiyim
ferah dağların yamaçlarında gönlüm
zirvelerinde ruhum serin
çağlayanlarda yıkanmış tertemiz bedenim
gökyüzü alabildiğine mavi
bulutlarda ışık hüzmeleri
zaman
akrebin gölgesi yelkovanda
saniye titrek
yaklaştı doğuyla batı
çalkalandı dünya
Bir dumandan bir başka dumanı seyrediyorum
Işık gece ve ben
Yakamoz görmemiş gözlerimin esrarı
Haylaz bulutlar da mahremdir belki seslerime
Soluyorum, ufka düşmüş gözlerin
bu gece karların üzerinde yatsam ne
başımı yaslayıp karanlıkta boğulan sokaklara
belki bir fener yanar uzaklardan
göz kırpıp hayatımda söner
gerilip kopmuş ip gibi rüzgâr
acısı yüzümde kör bıçak
kaldırdığın taş olayım elinde
ayağın altında bir çiğdem
vücudunda bir zerre
gören gözünde bir gün olayım
yaşayalım içinde
karanlık geldi çattı kapıya tıpkı sensizlik gibi
bilirim
kovsam bacadan girer
eritir düşlerimi
ne zaman yaş aksa gözlerimden
gök de akıtır karasını
yıldızlara sarılmış bu esmer gecenin
dudaklarında sesin
kulaklarında fısıltın
ve mehtabın kızıllığında
gözlerinin feri
şu gece de kafese girdi ya
günle gelen ışıkla
kayboldu titreyen korkular
hiç görmemişti gözler
böylesine karanlık
sis aşınca ovaları
yekpare bulut oturunca dağ başlarına
yayla göçleri yollara düşünce
serin bir rüzgâr eser kuzeyden
ve yerleştirir sonbaharı bu diyarlara
Selam Dilek
Huseyin Avni Sozen'den isen bana mail at mutlaka. [email protected]
Syg.
Cuneyt Evliyaoglu