lodosun törpülediği kayaların üzerlerinden aşan
yetim bir kış gelirdi adaya
köşkler küskün
telaşlı göçler son bulduğunda
anlardık ki balık zamanı gelmiştir
göğün
bu sarsıcı heybeti altındaki yıldızlarda
gizli bakışların
bu rüzgârda kokun
varlığın bu karanlıkta
gelen her yeni günün ardındaki
bir başka karanlık
örtü gibi serdiği üzerine yatağımın
girerim her gece altına
mağrur kabullenişlerimle
kendimle kaldığım
tarihin en eski şarabı şimdi ellerimde
tan kızıllığında sarhoşluğa doyup
yudum yudum içtiğim
ağzımı kederle dolduruyorum
acının sahipsiz kırıntılarıyla
mahzenlerde saklanan sevdam
şarap tadında koyu berrak
avuçlasam ellerimden kan damlar
yakar titreyen yalnız kalpleri
bir nefesle ciğerlere hazin akşamlar dolar
gün düşüldü deftere
ardında yıkılmış umutlar var
yarınlara kalan
acılar var
çekilmeye mahkûm
tanrının gözlerinden fışkırdı
azap
emir verildi
öteki hayattan beriki hayata
hazırlanmakta elçiler
hükmü giymekte
attığım bu ilk adımdı sensizliğe
derin bir boşluğa düşercesine
hızlı acılı ve sarsıcı anlarım
karanlığın uzak bakışlarındayım şimdi
uzak yıldızların gözbebeklerinde
her şey aslından farklı
sabahın serinliğinde dinleniyor
eylül sıcağında kuruyan yapraklar
ey güne hoş gelen ay
erişemediğim güneş
gökte izini kaybetmiş bulutlar
hayat bize ne getiriyor
neyi avuçluyorum
zamandan ve mekandan
bu gözler neyi görmek ister
neyi yaşamak bu kalp
şarhoş sabırsız bekleyişler
Selam Dilek
Huseyin Avni Sozen'den isen bana mail at mutlaka. [email protected]
Syg.
Cuneyt Evliyaoglu