Bir nida ile geldik dünyaya biz “kız kısmısı”
Küçükken, aklım cüsseme dar gelirken hatırlarım, sokağın az ilerisine gidilmezdi. Sokak dedimse bizim köy, nereye baksan akraba. Kız kısmısı konu komşuya da gidemezdi, oyun hakkın annen yanındaysa verilirdi. Sonra az daha büyüdü aklım, az daha serpildim, “kız kısmısı”larda çoğaldı haliyle. Artık oyun oynamak değil, ders çalışmak, muhabbet etmek, gezmek için arkadaş lazımdı, annesiz gidilen arkadaş ve artık şehir denen kocaman girdaptaydık anne gözüyle. “Kız kısmısı” nın arkadaşı olmazdı, arsızı var, namussuzu var, sapığı var, var oğlu var! Anneye emanet edilmiştik, korumak kollamak durumundaydı elbette. Hem bizim zamanımızda acil durum bildirileri yapacak ne telefon vardı, ne spray bilirdik ne de kendimizi koruyabilirdik zaten, cahildik biz cahil. Peki neye göre bu kadar korkulurdu bu insanlardan, gelenek, görenek, din, kürtür… neye, kime göre bu “Kız kısmısı”nın üzerine nakış nakış işlenen yasaklar, kurallar.
Ben de daha o yaşlarda isyan kendini göstermişti (huylu huyundan...) . baktım anne benim kafaya uymuyor, babayı yokladım. Ne gariptir ki baba anneden daha ılımlı, daha sosyal, daha güvenli vs vs. artık izin konusunda anneye müracaat kalktı doğal olarak.
Tırnaklarımda taşıdığım saç diplerim
Kendini saklamış huzursuzluğum ah
Bir yüz ki asmış tüm sevecenliğini
Devrim Tülay
4 Kasım 2013
Su şahit
Toprak
Deniz
Varlığım yokluğuna emanet
Yokluğunda var olma adına
Aşk şahit
adımlarım patika muhaciri
kapıma duruyor sabaha karşı
uyanmak huzursuz, telaşlı
adımlarım saydıkça eksiliyor
mahmur gözlerimde halhal yarası
kadınım!
ambalajlarınızdaki şatafattan uzak
tok misafiri, zengin kelamın
ellerimin titrekliğine bırakılan gül kadar ölümlü
kadınlığıma yaban
bir o kadar farkında kutsallığımın
Emir han’ daydım bugün…
Ortam tarih yazıyordu,
Ben seni.
Unutmuşsun gölgeni son uğramanda
Bir çay içtik karşılıklı,
Güneşim...
Ansızın doğdu..
Sıcacık,ışıl ışıl,sarmalayan...
Vedası imkansız...
Batısı yok yüreğimin
Gönlümün ışığı, gözümün nuru
Ömrümün yegane varlığı…
Gelişinle müjdelendi hayatım
Hoş geldin can…canıma hoş geldin.
eskir yüzüm
bedenim, tenim ve hatta ruhum eskir
saray eskir, tahtın eskir
de
eskimez saltanatın
Serdar Kalkan, 15 Mart 1968 yılında Tunceli’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini Tunceli’de ve lise öğrenimini Elazığ Teknik Lisesinde tamamladı. 1986 yılında Bir kamu kurumunda memuriyet hayatına başladı.1991 yılında Fırat Üniversitesi Tunceli Meslek Yüksek okulundan mezun oldu.
Edebiyata, şiir ...