Derya Akgün 2 Şiirleri - Şair Derya Akgün 2

Derya Akgün 2

Ben bir öğretmenim, vatanımın bir köşesinde.
Ellerimde yüzlerce fidan, yüzlerce çiçek,
Her biri bir başka dünya, her biri bambaşka gelecek
Kiminin yüzünde pırıl pırıl bir gülücük, kiminin yaşına yakışmayan bir hüzün

Kimse bilmez ki, Sibel neden konuşmaz.

Devamını Oku
Derya Akgün 2

Bilgi geçmişten gelen en kutsal mirasımız,geleceğe bırakacağımız en mukaddes emanetimiz.Bilgi:Dünyanın varoluş serüveninden itibaren hep bizimle olan ve hep de olacak olan temel dayanağımız.İnsanın tarih sahnesine çıkışı ile paraleldir bilgiye olan ihtiyacı.Ne zaman yeryüzünde varolmuşsa insan o andan itibaren kara sevdalısı olmuştur bilginin,bilme özleminin...
İnsan olmak sorgulamak demektir.İnsan “neden, nasıl,ne zaman, nerede,vs sorularını kendine sorar.Kainatı,maddeyi,,olayları,varoluş amacını anlamaya,öğrenmeye çalışır.İnsanı insan eden,onu diğer varlıklardan farklı kılan da onun bu niteliğidir.İnsan düşünür,sorar,araştırır,bulur.Bulamazsa bu Uğurda günler, geceler hatta yıllar harcar.Dener; belki binlerce kez Edison misali; ama yılmaz sonunda ulaşır hedefe. İnsanlığa hediye eder geceleri gündüze çeviren ışığı.Kutlu,ilahi bir bayrak yarışıdır, bu.Elden ele, gönülden gönüle dolaşır,menzile ulaşmak için.Her bir bilgi sevdalısı bir diğerine basamak olur,Onu omuzunda yükseltir,hedefe taşır.
İnsanın bilgiye olan ihtiyacı önceleri hayati ihtiyaçlardan kaynaklanmıştır.Uygarlığın ilk beşiği, bilginin ilk parıldadığı yerdir,Mezopotamyada yaşamış,Sümer ve Babil medeniyetleri. Fırat ve Dicle’nin suladığı bu münbit topraklar bilgi içinde yeşerecek boy verecek bir ortam hazırlamıştır.
İlk köylerin ardından şehirlerin ortaya çıktığı bu halk tarımcılığın da ilkleridir.Tarım için sulamaya,sulama içinse nehirlerin taşma ve çekilme zamanlarını bilmeye ihtiyacları vardır.Vakitleri doğru tahmin edebilmek için güneşin ayın hareketlerini incelemek,taşma ve çekilmelerin yönünü hesaplayabilmek için olan gereksinim Astronomiyi, matematiği onların hayatının bir ayrılmaz bir parçası yapmıştır..Dünya bilgi birikiminin öncüleri haline getirmiştir onları.
Nasıl kiMezopotamya uygarlığı bilgiyi dünya hayatının ayrılmazı olarak görmüş ve kullanmışsa; Anadolulu bir medeniyet oln Hititler de bilgiyi hem dünya hem de dini hayatlarını düzene sokmak için toplamışlardır..Hükümdarın ve milletin bir yıl içinde yaptığı her şeyin hesabını Allah’a vermek zorunda olduklarına olan inaçlarıydı onlara o koca koca “Anal”ları(taş yazıtlar) diktirten.Bu taş yıllıklarda abideleşti Hitit tarhi, dostları, düşmanları,sosyal hayatları, inançları.Tanrıya hesap vermenin huşusu ile tüm dürüstlükleri ile kazıdılar taşlara alınan vergileri, yaşanılan mağlubiyet ve galibiyetleri.Bilmeden “Tarih Yazıcılığını” başlattılar. Dünya kültür mirasına nasıl bir hazine bıraktıklarını hiç bilemeyecekler ama günümüze o dönemle ilgili pekçok bilgi bırakarak tarih sahnesinden bir yel misali geldi ve gittiler.
Ve Orta Asyada bu günkü Moğolistan topraklarında anayurdumuzda geçmişin hayat bigi ve birikimini bize bugünkü Türk insanına taşısın diye dikilen üç anıt,üç şaheser:Bilge Kağan,Küttigin ve Tonyukuk Abideleri...

Devamını Oku
Derya Akgün 2

2005 Yılı Milli Eğitim Müdürlüğünün düzenlediği “Öğretmen “ konulu yarışmada ilçe 3.sü “Bilir misin Yavrum”(Şiir)

Bilir misin yavrum?
Benim yüreğim engin denizlere benzer,
Sarar tüm yavrularını
Arındırır tüm kötülüklerin kirinden

Devamını Oku
Derya Akgün 2

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde etrafı, başı dumanla çevrili Tanrı’ya adamış dağlarla çevrili bir ülkede koca bir deniz varmış. Hırçın mı hırçın, dalgalı mı dalgalı. Etrafında her daim bembeyaz köpükler dolu o kadar mutsuz ve bir o kadar da kırgınmış ki deniz, yaşadığı onca fırtınalara, boranlara, kızgın güneşe hep deli dalgalı, hep medcezirmiş.

İnsanoğlu ağlar üzülünce. Hıncını, acısını, göz yaşıyla anlatır. İçindeki su yaş olur, dökülür göz pınarlarından. İnsanlar bilmez ama denizler tam tersiymiş. Bizim denizde de diğer, deryalar, ummanlar gibi her kırgınlığında, hüznünde suyun içine akıtırmış. Gel zaman git zaman gün olmuş, devran dönmüş bizim deli dalgalı, medcezirli hırçın deniz daha fazla dayanamamış kurumuş, gitmiş. Suyu çekilmiş koskoca bir çöle dönmüş. Artık ne bir canlı yaşayabilirmiş içinde ne o masmavi güzelliğinden eser kalmış…

Gel zaman git zaman tek başına melül mahzun yapayalnız yaşamış. Ne yarenlik edecek bir dost, ne ona yakamozlar hediye edecek ay ışığı varmış. Öylesine mutsuz, öylesine yalnızmış ki bizim deniz, sadece yanına bir an bile olsun uğrayacak birinin hasretiyle yaşarmış. Kurak da olsa çöller, onlarında bir gönlü varmış.

Devamını Oku
Derya Akgün 2



Derya Akgün
Bir Destandır Çanakkale
Derya Akgün
Bir destandır Çanakkale

Devamını Oku
Derya Akgün 2

Ben doğmuşum çilek kokan şehrin
Kestane ağaçlarıyla kucak kucağa bir köyünde
Hüseyin koymuş adımı anam
Yiğit koca yürekli bir Adem’dir babam
Ereğli’nin kestaneci köyü yuvam
İşim, aşım, evim, kardeşim;

Devamını Oku
Derya Akgün 2

2010 yılının 10 Kasım günü girdin hayatıma. Bir sonbahar ayı olmasına rağmen sımsıcacık bir gündü. Güneş o gün dünyayı değil bizim içimizi ısıtmıştı sıcacık. 16 yılın ardından ikinci kez anne olmak belki de hayata yeniden bir başlangıç yapmaktı benim ve baban için…
Mucize gibi bir bebektin sen. Senden önce kaybedilmiş iki bebekten ve 8 ay boyunca kendime yaptığım iğnelerden, astım krizleri ve o yerlerde gezen tansiyonlarımdan daha inatçıydın. Rabbim “dağ” dedi ve o güzel günde melekler aleminden bizim ailemize geliverdin.
Kucağıma verdiklerinde baban inanamadı senin varlığına. Ben en güzel anını yaşadım doya doya. Mini minnacık 50 cm boyunda 2 kilo 240 gram ağırlığında bir candın ama bize tüm dünyayı bağışladın o güzel varlığınla. Şükürler olsun yaradana ve seni bize yollayana.
İlk yaşın rüya kadar güzeldi. Ne bir kez hastalandın, ne mızmızlıydın. Neşeli kıpır kıpır bir bebektin. İlk kitabını aldığımda 3 aylıktın daha. Ama o gün bile bugünkü kadar severek dinledin, okumamı istedin. O gün bugündür en sevdiğin oyunumuz kitap okumak ve olayı canlandırmak. Birlikte hayvanı tanıdık, seslerini çıkardık. İlk kelimelerin dudaklarından belki bunun için erkenden döküldü. Biz seninle hep konuştuk, hep dertleştik. Sen benim küçük adamım, bana diyorsun ya: “Anne; sen olmazsan ben yaşayamam.” Sen doğduğundan beri beni hayata bağlayan en güçlü bağım sen ve tabi ki ağabeyin oldunuz.

23 aylıktın ilk kreşe başladığında. Biraz da mecburiyettendi gidişin. Sosyalleşmek her çocuğa lazımdı ama senin için çok daha önemliydi. Ne yazık ki ilk deneyimimiz biraz buruk oldu. Ama şükür ki sonu güzel oldu. İlk arkadaşlarını, ilk dostluklarını yaşıyorsun şimdide. Emin ellerde ve sevgi dolu gönüllerde olduğunu bilmek güzel. Kişiliğinin temelleri bugünlerde atılıyor. Diliyorum Rabbimden o güzel yüzün bir ömür dünyada ve ahirette de gülsün. Neşen daim olsun, etrafın güzelliklerle dolsun. Biz sana Ahmet Harun dedik. Ahmet’i babacığın istedi. Kutlu Elçi’nin izinde olasın diye. Harun’u ben istedim; Musa Peygamber’in yardımcısı, dostu, hayatının en büyük destekçisi kardeşi Hz. Harun(as) gibi Furkan ağabeyine yoldaş ol, destek ol diye. Nasıl ki o güzel insanlar Firavuna karşı hakkı, savunurken tek vücut oldular, siz de iki kardeş tüm haksızlıklara, zorluklara karşı bir olup birbirinize destek olun istedim. “ Adın ile müsamma olursun ailelerim ve benim cennet çiçeğim…”

Devamını Oku
Derya Akgün 2

2006 Yılı Milli Eğitim Müdürlüğünün düzenlediği “Öğretmen “ konulu yarışmada ilçe 3.sü “Çocuğa Gülmek Yaraşır”(Şiir)

Zümrüt Gözlü
Tatlı Tuğberk'ime...

Çocuğa Gülmek Yaraşır

Devamını Oku
Derya Akgün 2

Çocuk: Rahmandan latif bir armağan;
Kadrini bilebilmek her daim duam.

Devamını Oku
Derya Akgün 2

Bir çocuğun gülüşüyle canlanır kainat
Çiçeğin dallarına su yürür
Güneş zerrelerine dek ısıtır toprağı
Arılar daha bir coşkuyla bal taşır peteğe
Kurt kuzuyla dost
Yaşam bile yaren olur ölüme

Devamını Oku