Sen, içimden yükselen bir karşıt ses gibisin.
Varlığın, kendimi anlamam için gerekliyken bazen,
bazen yalnızca, salt çile oluyorsun.
Kâh sevindiriyor, kâh can sıkıyorsun.
Bilemezsin, bu kaçışlarınla neleri de kaçırdın,
Vermedin var olmasına izin, iki aşk dolu bakışın.
Ağır geldi sanırım, sevilmemiş olmalısın,
Kendin değil, başkası oluyorsun, karşısında iltifatların.
Seviyorum, dur! Sevmiyorum ya da,
Ayrılacağız,
Kapılar kapanacak ardına kadar,
Ardından, ölene değin birbirimizden mahrum kalacağız.
Buna sen sebep oldun, ben sebep oldum.
Çekeceğiz.
Belki sadece ben çekeceğim.
Misal,
Sevdiğim, oklava.
Ben ise hamur,
Oynatır bizi kavânîn-i tabîiyye.
Suç kimde?
Serhadlerde, çarpışırlar: Çepniler.
Ve oğulları, olur: Çepni Serhat.
Serhadlerde, kırışırlar: Çepniler.
Ve kırar, kırılır da: Çepni Serhat.
Şu sokaklar, daireler, yollar, şu atmosfer, ışık, sis bana neler kattı bir bilseniz...
Çok acılı oldu bütün olanlar, tarafımca yorumlanacak olurlarsa.
Daha da ağırları gelecek başa, vaktini bekliyor her şey.
Biliyorum, ama nasip olursa eğer, şu an üzerinde çalıştığım kitabı yayımlamak, inanın bana beni anlayacak ve beni bileceksiniz.
Belki çok şey görmedim bu şehirde, ama haberdardım burada olanlardan elbette.
Aslında ne enerjim ne kuvvetim vardı,
Bu şiiri dahi kaleme alacak kadar.
Fakat öfke katılıp fikrimin arasına,
Kitleler arasına beni itip, beni zora saldı.
Ne değişir? Bu duvarları yıkmaya çalışsak…
Seni o gün görünce,
Dilim durdu, lal oldum.
Taşa döndüm geçince,
Sen tam benim karşıma.
Nefesin vururdu tenime,
Yol uzun, fedakârlık ve feragat istiyor.
Bugünlerdeyse ben, enerjimi tüketmiş gibiyim.
Yapılacak iş belli ama,
İstek mi desem güç mü desem, koca bir hiçlikteyim.
Gençliğimin baharı; 16, 17, 18, 19'lu yaşlarım..
Kapıdan içeri girdi bir Konçuy,
Yanakları al al benim aklımı da aldı gitti.
Duydum ki Kıpçaklar'ın kızıymış,
Bilmem Oğuz'a gelin gelir mi?
Böyle günler aylar geçti,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!