Bir haleti ruhiyeye bürür ki insanı,
Ondan sıyrılıp bir adım atamazsın.
Sanki ebediyen sinmiştir ruhumuza,
Ele geçirmek isterse seni, tanı:
Savaşması güçtür, belki kurtulamazsın.
Işığımı kaybettiler ortadan, hissederdim de.
Büyük bir sessizlik içerisinde, gömülü durumdayım: terk edilmiş eski bir köyde, kurumuş bir dere yatağında.
Hızlı hızlı kapatılmıştır üstüm,
leşimi çıkartmadan evvel bir hayvan, taşan su taşımıştır izimi: dere tekrardan suya doyduğunda.
İnsan, evvela, surete de vurulabilir.
Yâr bilinen, arzulanmaz mı?
Seviye, birleşme de dahildir,
Bunu dilemek, insana ayıp mı?
“Ne oldu sana, böyle değildin?
Sana arkadaşlık teklif ediyorum,
Uzaklaşma benden.”
Kes!
Yani diyorsun ki, “yine sevileyim!”
Bu geceler, cehennem gibi azap verici, ve
bu geceler ki ıstıraplı, kızgın bir ataş gibi...
Patlayan volkanik bir dağ
ile kusan bir insan gibi elemli ve dehşet verici görünüyor
Seçimlerinin, kadarı ve temsilisin.
Gece vakitleri uykularını bölen,
İnce düşünüşlerin eserisin,
Ve kimi zaman esiri…
Bunun farkında olduğunda ise,
Kendine acıyan, belki bir hiçsin.
Sen, içimden yükselen bir karşıt ses gibisin.
Varlığın, kendimi anlamam için gerekliyken bazen,
bazen yalnızca, salt çile oluyorsun.
Kâh sevindiriyor, kâh can sıkıyorsun.
Bilemezsin, bu kaçışlarınla neleri de kaçırdın,
Vermedin var olmasına izin, iki aşk dolu bakışın.
Ağır geldi sanırım, sevilmemiş olmalısın,
Kendin değil, başkası oluyorsun, karşısında iltifatların.
Seviyorum, dur! Sevmiyorum ya da,
Ayrılacağız,
Kapılar kapanacak ardına kadar,
Ardından, ölene değin birbirimizden mahrum kalacağız.
Buna sen sebep oldun, ben sebep oldum.
Çekeceğiz.
Belki sadece ben çekeceğim.
Misal,
Sevdiğim, oklava.
Ben ise hamur,
Oynatır bizi kavânîn-i tabîiyye.
Suç kimde?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!