Piyanonun tuşlarına son kez basıldığında, "yaşamak" adlı beste de bizimle birlikte sona eriyor olacak ağır ağır.
Tını ve ses titreşimi kaybolduğunda, biz de bütünüyle yokluğa karışacağız: Kederimizle, sevinçlerimizle.
Sevgimizle, acımızla.
"Başlıyor olmak" ne kadar ilahî ise bizler tarafından,
"Bitiriyor olmak" da onun kutsaliyetinden geri değildir. Hatta, daha yücedir vedalar,
Başlamak, iyi günde hoş elbette,
Fakat yeri geldiğinde caymak,
Zor günde tükenmiş olarak yere düşmek, tabiidir, daha çetindir.
Bu ayrılık bizi ayıramaz,
Buluşur elbet ruhlarımız Tanrı dağında.
Bedenimiz kederlense de,
Kara Kağan gibi tasadan ölsekte,
Budun için çalışıp,
Ömrümüzü feda edenleriz biz!
SOLUĞUM KESİLDİ:
Babasız kızların bulunduğu bir ara mahalle;
Olsa gerek, ve durup durup da irkiliyorum.
Az önce, tavuklu pilav gömerken, içinde;
Niye herkesin aynı olmasını bekler ki insanoğlu?
Niçin aynı şeyleri yapmak zorunda olalım?
Neden aynılaşalım? Niçin!
Bildiklerimizin ve seçimlerimizin dışına çıkanlara niçin öcü gözüyle yaklaşıyoruz!
I.
Etraf, hakkı teslim edilmemiş sanatçılarla dolu.
En az, bir dine radikal şekilde inanmak ve bağlı olmak kadar tehlikelidir nihilizme ve pesimizme kapılmak: Ya kendine, ya başkalarına zarar verirsin, muhakkak. -Ya da her ikisi birden cereyan eder.- (Zararı, ziyanı ve kötülüğü pek çok tarafıyla ayrımsayabiliriz: bahsettiğim şey fiziki ve psikolojik yönlerle ilgili idi.)
1.
Heykelden girdim de, kaleden çıktım.
Raif dedemi, ben, o ân anladım.
İç çeker, dalardı, ve de ağlardı,
Sen, şair! İlah değilsin ki nedir bu kibir,
Kendini her fırsatta başa kakarsın?
Ata binmiş adam, kendini patşa sanmış,
Elinde bir kalem, bil ki tek mısra yazarsın.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!