Kimde ne kadarmisim gördüm gormesinede
Ben de kimse kalmadı ona yanarım
Gerçi evveliyattan yolum bellide benim
Her yola meyledenlere yanarım
Bir kere daha gelsem dünyaya diyecem demesinede
Ömür de geçer / Kaybolur
Başka bir zamanın yokluğunda bulurum kendimi
Sahiplenilmedik dertler
Yoluma düşer
Ben bana kussede
Alırım acıtacagını bile bile yüreğime...
Altı yıl üstü asır
Rüyalarıma giripte görünmemek niye?
Toprak, altı üstü gül
Biraz daha sabret gönül
Sus/ma
Mademki geldin onca yıl öteden
Bıraktığın ben ben değilken
Yeşil gözlerim karaya
Bir dirhem nefesim yokluga
Bir tutam umudum boşluğa duserken
Çıkıp yüreğimin nura namzet tepelerine
Açıp kollarımı haykırmak istiyorum
Bir dost bulup aynı yüke müptela
Dostlara derdimi açmak istiyorum
Perişanım vuslat arzusuyla muhabbete
Bu yük dağların yükümüdür
Hani cesaretlerin ermediği
Bilinmedik alemlerde gizli
Gül bahçesinin kilidi
acep bu yüktemi gizli
Kapılar açılmıyor, elini uzattığı bütün dallar elinde kalıyordu. Bugün bir umudu daha boğazlamış, yeni bir kaybedişin taze noktasını koymuştu kendi elleriyle. Kimselere kırgın değildi. Duvarların kendisine acıyarak baktığı, babadan yadigar deyip yalnız bırakamadığı, bir ayağı çukurda olan koltuğa bırakıverdi kocaman vücüdunu.Yorgundu, bütün eşya yorgun.Nasip dedi şükür mahiyetinde çatılmış iki kaşın arasında. Elini gönül heybesine atıp, kimselerin bilmediği duyguları çıkardı önüne, uzun uzun baktı, odadaki bütün oksijeni toplayıp bir damla yaşa sarılı bir ah çıkardı derinden. “İsterseniz gidin “ dedi. Bu dünyaya ait değildi sanki, kaybetmek için oynuyordu bütün oyunları, yada bütün oyunlar hile yapıyordu şükür mahiyetinde bir nasip için. Dolu dolu bir hava daha almaya çalıştı ama geçmedi elveda düğümlü boğazından bir nefes. Kalktı, ötelere aşina gözlerinin önünde titreyen yalnız gece değildi. Bütün eşya lal olmuş o heybetli tavrın rüzgarında tarumar olmuştu. Kaybettiklerini bir daha kaybederek, kocaman alemleri sığdırdığı küçücük odasının kapısını açtı. Büyüdükçe büyüdü kapının önünde. Annesinin nasırlı elleriyle, en cılız sazlardan, üstüne yanık türküler söyleyerek ördüğü efkarlı bir hasırın üstüne dua makamıyla büzüşüverdi. O fırında, onca ateş hangi ekmek için can buluyordu. Can havliyle açtı avuçlarını göklere. Duvarlarda sesler yankılanmıyordu lakin çığlık çığlığa bir hal vardı ortada. Neyin hesabını veriyordu, hangi kaybedişin kazancını koyuyordu gönül heybesine kimbilir.
Gidenlerin ardından
gidecek derman kalmadı
Çatladı ruhumun
derman damarları
Bu gece ruhta
tende bende kaldı
Ben senden gül olmanı
gül kokmanı istemedim
Ellerin dokunsun istedim
yüreğime
Beraber yanmak istedim
Aynı boyun büküşün iki çocuğu
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!