Ard arda açtığım bu kaçıncı kapı
Ellerin diyorum Şefkatin
Hangi kapının ardında saklı
Sırtımda hayal meyal eski bir hüzün
gözlerimden düşenlerde ağardı
Gün gün içinde
dörtyüz gün yaşadım
Bir gün içinde
Elimde bir elmalı şeker
Dört yüz bülbül var
Bir gül içinde...
Kelimeler getirip düşler diyarından
Yükledim sırtına üveyiklerin
Ve sıvazlayıp sırtını
Uğurladım şu karşıki dağlara
Ben şiirimi yazdım karşıki dağlara
İnce ince gönüller kattım aşk toprağıma
Bir Azrail gezer bende
Kimseler görmez, sen bilmezsin
Bir hal var sende diyenler
halimi sormadan giderler
Kadehler kırıldı artık
Bir yer yok ki sarsın beni yar gibi
Bütün sıla diyar-ı gurbet gibi
Çaresizim bir sevda karasında
Balığın karnındaki yunus gibi
Kapılarında duruldum göklerin
Ben garip bir seyyahım
Kendi dünyasında dönüp duran
Bazen bir şaraptır
Bazen bir aşk bilindik yollardan saptıran
Doğam yoktur benim adım yok
Yüzüm çoktur, huyum yok
Açın kapıları
ben geldim
Şiirleri savurup
Türküleri söndürüp
Düşünceleri yakıp geldim
Sevdalardan sıyrılıp
Aşk ateşi yaksın yürekteki her şeyi
Yüreğini alevlere koyda gel
Akıl yelkeni yürütmez bu gemiyi
Aklını yüreklere koyda gel
Çıkar teninden ızdırabın telini
Kara kış geldi kapıya
Pencereler açıldı, sobalar söndü
Bir melek sessizce göklere süzüldü
Son lokmalar çıktı ağızdan
Bir beyaz ruh daracık kapıdan
Ellerde bir kazma bir kürek
Gözlerim gönül penceresinden bakar
Ben geceye daldığım zaman
Kahpe düşünceler beynimden akar
Karanlıklar ruhumu sardığı zaman
Gözlerim gözlerimi aşar




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!