Mis kokulu yemyeşil dağlarına
Gül kokulu kuş öten bağlarına
Kekik kokulu, yeşil yaylalarına
Doyamadım, Murat Dağlarına
Gözyaşı misali eriyen karına
Senin uğrunda akıttığım terim vardı
Senin uğrunda akıtacak kanım vardı
Uğrunda, verebileceğim canım vardı
Sana dağlar gibi hüsnüzannım vardı
Ah yıktın derya gibi olan hüsnüzannımı
Ayranı yayıkta, sevmeyi kayıkta yaparlar
Sürmeyi gözde, sevmeyi sözde yaparlar
Düğünü yazda, sünneti güzde yaparlar
Bizde âdet böyledir, işte böyle yaparlar
Yata yapağıdan, yorganı yünden yaparlar
Kalemim ile kağıdımın öpüştüğü her an
Kanımın damarda magma gibi aktığı an
Aşkın yüreğime ak kor misali yaktığı an
Bil ki; o vakit sana aşk şiiri yazdığım an
12.10.2000-12.12
Yine depreşti, içindeki o sana olan özlem
Ne zaman başı okşanan bir adem görsem
İçimden ah edip derim keşke o ben olsam
Ne olurdu, ben de sevilen bir insan olsam
B. Tunca/19.04.2003-14.19
Her giydiğim, Leylâ’m misali sarmalı bedenimi
Her yediğim, damakta tat bırakmalı onun gibi
Duyduklarım onunki gibi hoş gelmeli kulağıma
Velhasıl her şey onunki gibi haz vermeli daima
06.01.2003-18.06
Nedir bu her yerdeki kuyruk
Sanki herkes başına buyruk
Doğumda kuyruk, ölümde kuyruk
Hastanede kuyruk, postahanede kuyruk
Durakta kuyruk, burakta kuyruk
Tırmandım, Spil Dağının ta zirvesine
Büyülendim, tüm canlıların cilvesine
Hayran kaldım, yaylasının dokusuna
Çektim mis kokusunu ta ciğerlerime
Çıktım Tarzan gibi Seyir Tepesi’ne
Bir gece ansızın çalsaydım kapı zilini
Hiç parola sormadan alır mıydın içeri
Yorgunum desem, serer miydin şilteni
Konuk eder miydin bu Tanrı misafirini
Ben şeref sayar alırdım hemen sarayımı
Yaylanın suları akar şırıl şırıl
Yabangülün cemali pırıl pırıl
Estikçe yel, yapraklar hışıl hışıl
Doğunca güneş, her yer ışıl ışıl
Sarıçiçek Yaylası meşeli mi meşeli
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!