Yoksulun sırtında kara bir çıbansın
Doğrusu olmayan eğri bir yılansın
Kuzuyu, kurda boğduran bir çobansın
Bir yetim doyurup, bir yokuş çıktın mı?
Ne diyor kutsal kitap ne diyor töre
Hani demiştin ya
“Ben şiir-miir yazamam.
Âlem, bana yazsın.”
Haklısın.
Sen, şiir-miir yazmamalısın.
Nerede görülmüş,
Ürperirsin oralara bir varsan,
Çanakkale denen bir ulvî destan.
Mermileri görsen inanamazsın,
Birbirlerini vurmuşlardır hınçtan.
Conkbayırı dergâhıdır şehidin.
Dünya denen, değirmenin dönen eski çarkı
Ve bir muamma, zaman; dolduran sudur arkı.
Bu hırs nereye kadar, kefenin de cebi yok.
Yenilen her kul hakkı sineye ateşten ok.
Bana yazabilirsin.
Sana dargın değilim.
Rahat olabilirsin.
Sana kırgın değilim.
Aşk ile gurbet elleri
Gezer m’ola deli gönül?
Sinede gonca gülleri
Ezer m’ola deli gönül?
Doğru olursa kişinin can özü
Doğru olur söylediği her sözü.
Nasibi eğri yoldan açılana
Gösterirler çift süren çift öküzü.
Ölünce doğrulur bir yılan anca;
Eşeğe semer vurulur; ata, eyer
Verme kimseye haddinden fazla değer.
Çelmeyi yiyip savrulunca anladık
Riyakârmış dost bildiklerimiz meğer.
Aziz Dolu Atabey
Gariplerin gözünü ekmek doyurur.
Zalimlerin gözünü toprak doyurur.
Muhammed’e yoldaşım diyorsa kişi
Bir yetim giydirir, bir öksüz doyurur.
Vardır elbet her yokuşun bir inişi
Biliyor musun?
Toprağa benziyorsun.
Ve toprak da sana…
İkiniz de doğurgansınız,
İkiniz de ana…
Birkaç damla ile
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!