Arkadaşım! Uzakları aşıp beni görmeye geldin.
Kavurucu sıcağı umursamadan,
Kilometreleri saymadan,
İşten, güçten zaman yararaktan!
Bazen, acılar açılır hayatın içinden, yaprak yaprak...
Bir ağaç gördüm, duruşu hazin.
Kıvrım kıvrımdı kovuğu, yaradılışı narin.
Sessiz bir inilti yayıyordu, derin mi derin.
Anlamazlar mı acını, ulu çınarım senin?
Gözlerim görmez olaydı!
Boğaz gezisinde her karede,
Güzellik yarıştıran manzara!
Yaz güneşi altın varaklar yaymış ufuğa.
Alevden kalemler, bilmeceli şekillerle,
Coşku ve heyecan resmediyor semalara.
Gidişinle, evdeki cıvıltıların söndü.
Orkide goncaları, boyunlarını büktü.
Dost, bir köşede depresyon uykusuna göçtü.
Gelişine dek her şey, umut uykusuna çöktü...
Umut uykuları, düşlenenlere daldırır.
Bir gece ansızın karşıma çıktın!
Uyku yanığı gözlerime, donarak baktın...
O an sımsıcak bir şerare,
Akakaldı aramızda birdenbire!
Hücrelerime dolan sevincim, enerjim.
Akan anlarca büyüyen güneşim, sevgim.
Gücüme güç eriştiren bölünmez birliğim.
Söyle bana sen şimdi nerelerdesin?
Tükenmez umutlarla yolunu gözleyeceğim.
Mor takılar takındı dallar!
Bezendi öbek öbek erguvanlar!
Her yanda efsunlu mor ışıltılar.
Sarhoş olur seyrine dalanlar.
Gelişine az kaldı.
Pır pır yüreğim kanatlandı!
Odan mis gibi hazır.
Biz dualara nazır.
Evde hummalı koşuşmalar.
Azmi Bey, seksen beş yaşında emekli bir profesördü. Hayatını ilme vakfetmiş, birçok eseri derlemiş; üretken, çalışkan ve çok değerli biriydi. Gençliğinin baharında, kendinden on beş yaş küçük olan Sevgi’yi, ilk görüşte sevip beğenmiş, ona aşk dolu kalbini, kısa zamanda açarak evlenme teklif etmişti. Sevgi’nin ailesi, Azmi Bey’e hayran kalmıştı ama aradaki büyük yaş farkından ötürü ona, hemen evet diyememişti. Azmi Bey, ailenin cevabını, heyecan ve sebatla uzun müddet beklemiş; Sevgi’yle kuracağı aşk yuvasıyla, geceler boyu hayallerini süslemişti. Durumu, uzun süre tartıp biçen Sevgi’nin ailesi, kızlarına karşı derin duygularla bağlanan bu uzun boylu, iri yapılı yakışıklı ve gösterişli gence, daha fazla karşı koymaya kıyamadan, sabır ve umutla beklenen iki senenin ardından evlenmelerine razı gelmişti. Böylece saadet dolu, ahenkli, örnek bir yuva, bir düş misali kuruluvermiş oluyordu.
Bu sıcak ve mutlu hane, birer sene arayla gelen iki güzel kızla daha da şenlenmiş, hayat, anlamlı bir şekilde, imrenilecek kadar güzel akıp gitmeye başlamıştı. Küçük anne Sevgi, bir yandan evlatlarıyla birlikte büyürken, bir yandan da üniversitedeki eğitimine, hiç ara vermeden devam etmekteydi. Son derecede çalışkan ve azimliydi. Okuldan eve döndüğünde çocuklarını, annesinden teslim alırdı. Onlarla bir müddet neşe içinde halıda atçılık oynar, yuvarlanır, tekerlenir; çocukları yorgun düşünce de mutfağa geçerek akşam yemeğini hazırlardı.
El ayak çekildikten sonra Sevgi, kalın kitaplarının içine gömülür, içinden gelerek çalışmaya koyulurdu. Hukuk Fakültesi’nde ikinci senesini sürdürmekteydi. Geç vakitlere kadar masanın karşı ucundaki eşi, araştırmalarını kaleme alırken, diğer tarafta da kendisi, sık sık eşine bakıp gülümseyerek, hazırlayacağı konulara sürüklenip kendini kaptırırdı.
Bir ara Azmi Bey, usul usul ve sessizce mutfağa geçer, güzel karısına özenle soyduğu meyveleri ona, güzel bir tabak içinde sıra sıra dizilmiş vaziyette sunardı. Eşinin ipek gibi yumuşacık ve parlak saçlarını, derin bir hazla uzun uzun okşarken, 'haydi bak tatlım çok yoruldun, biraz ara ver artık.'
Diye, onunla sevgi ve şefkat dolu konuşur; meyvelerden bir dilimini, gül pembesi iri dudaklara yaklaştırır; güzel eşini, bir soluk olsun dinlendirirdi. Gece yarılarına kadar çalışarak geçen uzun saatlerden sonra ikisi de, yapacaklarını tamamlamış olmanın derin huzuru içinde, el ele yatmaya giderlerdi.
Çocukların gece sütünü ısıtıp hazırlamak ve onlara içirmek Azmi Bey’in göreviydi. Karısı mışıl mışıl uyurken o, hiç ses çıkarmadan parmak uçlarının üzerinde yataktan kalkar; cüsseli zarif bedenini, ustalıkla yöneterek karısını uyandırmayacak şekilde tüy kadar hafif adımlarla mutfağa geçerdi. Tekrar yatağın başucuna döndüğünde, günün yorgunluğuyla deliksiz uyumakta olan eşini, banyo holünde yanan abajurdan sızan loş ışığın altında, heyecandan titreyerek ve güzelliğine hayran kalarak seyretmeye bayılırdı.
Yağmur erince toprağa.
Müjdeler iner doğaya.
Yaşama uyanışın nefesi,
Canlandırılışın pak busesi.
Damla damla akışı,
Şiir sayfama yaptığınız her ziyaret için binlerce kez teşekkürler.Duyarlı yüreğiniz var olsun efendim.En derin saygılarımla..