Beni yakar beni kül eder, gözlerindeki volkan
Kelâmın hançer gülüm, sinen sineme kalkan
Göğsüm paramparça, ellerin kızıl al kan
Kalbimi söküp alma, tutmayacaksan
Gelme yar, kalmayacaksan
Kamaştı duygularım
O ne alacalı bir renktir
O dudaklar
Kırmızı ışıkta 'geç' der gibi
Geçtim gitti
Ya ışık yanar ya ben
Katılsam sen gibi kutlu âdete
Al götür beni de geçmiş zamâna
Hasretim çağımda asr-ı saadete
Al götür beni de geçmiş zamâna
* Titremesin yar dizlerim
Her halına, ağlama dost
Böyle gelmiş böyle gider
Denizde kum, kuzuda post
Böyle gelmiş böyle gider
Anlamaz mazlumu zâlim
Bilmiyorsan ne farkeder
Geniş-dar ver, dolu-boş ver
Yiyip bitirmesin keder
Sağı boşver, solu boşver
Yat sırtüstü, yolu boşver
RUVEYDÂ
Küçük Ruveydâ dar sokağa saptı. Ayakkabılarının burun tarafı biraz açılmış, 'buna da şükür' diyordu, fakat gene de o küçücük açıklıktan giren sular Ruveydâ'nın ayaklarını dondurmaya yetmişti. Ağlamamak için sıkıyordu kendini, bir de eve biranönce varıp zavallı babaannesine gereken ilaçları yetiştirebilmek için... Aklından türlü fenâ ihtimaller geçiyor, gene de zihnini mırıldanarak sayıklamakla meşgul etmeye çalışıyordu; 'Daha hızlı yürümeliyim, ayaklarım üşümüyor, daha hızlı yürümeliyim, ilaçları götürmeliyim, üşümüyor ayaklarım, yürümeliyim...'
Sokağın sonuna geldiğinde başını kaldırdı ve kendini bildi bileli girip çıkmaktan bıkmadığı, her zaman içerisinde sıcacık ve tatlı bir huzur duyduğu, iki oda bir mutfaktan ibâret olan küçük kulübenin gene kendisi kadar küçük ve tek menteşe üzerinde sallanan eski kapısını gördü. İçine gene tatlı bir huzur doldu ama gene de buruktu, çünkü içeriye girdiğinde babaannesi kendisini karşılayamayacaktıve Ruveydâ onu hiç alışık olmadığı bir şekilde yatakta ateşler içinde yatıyor bulacaktı. Üstelik kendisinden başka hiçkimsesi olmayan zavallı, yaşlı bir kadındı o. Artık eve vardığına ve acele etmesine gerek kalmadığına göre îtiraf edebilirdi ve öyle de yaptı mırıltıdan biraz daha yüksekçe bir sesle: 'Ayaklarım çok üşüyor! '
Ağlıyor yüreğim, ayda sen varmış
Yıldızın aklında bir desen varmış
İşlerken gönlüme aşkın rengini
İpliğin özünde Ben û Sen varmış
Bir bardak çay olmak yârin önünde
(Sevgili dostum Sebahat Ütük'ün ricâsı üzerine, 'Kevokê' şiirinin Türkçe anlamı...)
Gözüm üstüne
Hoşgeldin yüreğime
Her an
Susuz kalan yüreğime
Ben hep zarardayım, geçmedim kâra
Vazgeçtim çokluktan, vazgeçtim azdan
Rabbim al rûhumu girmeden nâra
Vazgeçtim bahârdan, vazgeçtim yazdan
Keyif vermez oldu güneşin seyri
Akmayacak kan bedende kalmasın dedim, aman aman
Azrâil cânımı kansız almasın dedim, aman aman
Bu sevdâya başka kimse ermesin dedim, aman aman
Gözlerim bundan gayrısın' görmesin dedim, aman aman
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!