Adana sokaklarını inleten topuk sesi
Ve rüzgârında titreyen yakaları gömleğin
Nârâsı yok
Ama tespih şakırtısı var
Onsekizinde Ali...
Ağam biraz otur gitme
Sana çorba, et haşladık
Şiir, sen de çabuk bitme
Sohbete yeni başladık
Şifâ olsa tüm dereler
Ağla Hüseyin ağla
Sonra bak bana
Islak sürmeli gözlerinle
Dokunayım
Kan gibi akmayan
Islak gözlerindeki sürmeye
(Filistin'de ölen mâsumların anısına, mâsumiyetin katline ortak olan tüm Yahudilere sesleniş...)
Evlâdır bir perde önü
Arkasından binlerce duvarın
Oyukları dilek sermayesi
Sıvaları gözyaşlarıyla harcolmuş
Ağlamak sıraya bindi
Yum gözlerini Sevdigül
Şafak atmayan bir pencerede beklemenin
Âlemi yok
Ya inanırlar ya çeker giderler
Başka yolu yok
Gitme yarim gayrı benden uzağa
Senden haber gelmez olur ağlarım
Şirin gibi düşürürler tuzağa
Ferhat dağı delmez olur ağlarım
Korkuyorum sen açmadan solmaya
Olmuşsun kırk iki büklüm, nedir seni âciz kılan
Burada değişmez iklim, her an sıcak her yer yılan
Görünmüyor gözbebeğin, ölmüşsün susmandan belli
Yürüdün kıyama değin, yoruldun mu uzak yollu
'Yüzümde bir mahcupluk hali sezdim
Tutulmayan sözler,yemin ağlıyor'
Kitlendi ağzım,yine de kızarmadı yüzüm
Ne kendim inandım bu halime
Ne de halden anlar bildiklerim inandı
Al canımı kat rüzgâra, uçup gitsin yarına
Yâr yok ise hiç gelmesin, düşsün aşkın nârına
Al canımı kat rüzgâra, uçup gitsin dünüme
Ayhan teslim olmuş desin, kim çıkmışsa önüme
Sen git gülüm, oyalanma
Ben beklerim senin sustuklarını
Alnıma değer diye korkma çığlığın
Ve sanma daha ağırdır feryâd etmek
Sükûnet yarasından
Âhın olsam çekerim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!