Her yer son bırakılan,
Her tad damakta kalan,
Her şey en son hatırlanan gibi olsa...
Acıtmasa fotoğraflarda ki boşluklar,
Sıralanan isimler, kayıplar listeleri...
Var saysak, öyle bilsek,
Simsiyah gecenin içinde yol alıyoruz.
Gökova' yı Marmaris' e bağlayan,
okilüptus ağaçlarının çevrelediği,
o dar ama insana çatı hissi veren,
yersiz bir güven telkin eden eski yolda...
Yolumuzu aydınlatan iki göz,
Elindekini 'pırlanta' mı sandın sen,
ya da kendini özel?
O basbayağı boncuk,
mavi boncuk...
Koca adamsın, değilsin ki çocuk...
Bir kavanozu var onun,
Yutmadıklarım, yutkunduklarım,
susmalarım, serhoş olmama engel yorgunluklarım var benim...
Hep bu yüzden çakırkeyfe vurmalarım,
bu yüzden hayatı ağırdan almalarım...
'Kalemini teslim et...' dediler...
'Etmem' dedi adam..
'O zaman yazma ' dediler...
'Yazarım' dedi adam...
'Aşktan söz etme...' dediler...
'Aşığım' dedi adam...
Sevmek vazgeçmeyi gerektirir bazen,
o an geldiğinde tereddüt etme!
Kalpte derinlere hapset onu,
vazgeç...
Sımsıcak gülüşü hatırına gelse,
Serbest bırak yanağından süzüleni...
o yaş uğurlasın gideni...
'Eskidendi, çok eskiden...' şarkısını dinlerken Sezen Aksu' nun,
Kendimi sımsıcak, yıldızlı bir yaz gecesinde buldum,
Tahta sandalyelerin üzerinde, konu-komşu, cümbür cemâat,
Bir film olmuş akıyor kocaman perdede; çocukluğum...
Yukarıdan aşağıya çizgili, bir o kadar da hışırtılı.
Bir elimde kafama diktiğim buz gibi çamlıca gazozum,
Şiirimden geçme,
adını anmam...
Kadehime dolma,
seni içmem...
İki dublenin ardından bitti yalnızlığım,
Damarlarımda dolaşmaya başladın yine.
Dumanında kayboldum cigaramın...
Eteklerini savuran köprünün altından,
Yine o gemi geçiyor bak!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!