Ölene dek öğrenmek
Kendime olan borcum
Elimden geldiğince,
Bilgiye varmalıyım
Geriye bilmediğim
Bir tek ölüm kalsa da
Yağmurlu bir günde,
Elinde şemsiye varken
Islanıyorsa yüzün...
İhtiyacın olan şey
Bir şemsiye değil,
Beraber ıslanabileceğin biridir.
Trafik lambasının içindeki minik, yeşil adam;
Bence hep seni örnek alıyor, bunca terkedip giden.
Hiç üzülmem,
Bir gün dalgınlıkla, kırmızı ışıkta geçersen
Sen o caddeden.
Yoksun ya...
Ondan eğik durur Pisa Kulesi,
Bu yüzden sağırdır
Evimdeki Van Kedisi
Yokluğun, her şeyin kusurlu yanı
Ve sen her yarımın
Alt alta ve yan yana yazılmış her kelime
Şiir olmaz her zaman, eğer yazamıyorsan
Duygusal bir müzikle, yemek tarifi bile
Okusan etkilersin, bir dinleyen bulursan
Zor iştir şiir yazmak..sanatlar, ölçü, uyak..
Viran bahçede şimdi, bir eski alaturka
Çırpınıyor dallarda, dinle ey güzel... dinle
Bir zaman gövdesine, ismimizi yazıp da
Yaslandığımız ağaç, çoktan kurumuş bile
Baharın peşi sıra, yorulmayan sevdalar
Ölüm ve de ayrılık ne kadar da benziyor;
İkisi de ardında, yaşlı gözler bırakır
Mutlak yas ve acıdır olağan görüntüsü;
Bir cenaze evinin ya da bir istasyonun
Ne ölüm, ne ayrılık bitirir bir sevdayı...
Yüz yıllık ömründe yapamaz karga,
Kelebeğin yaptığını, bir kısacık haftada
Çok yaşamak iş değil, işe yarayıp ölmek
Meziyettir hayatta...
Küçücük bir renk olmak ''evren'' adlı tabloda
Ve bir kelebek olmak, Tanrı'nın ormanında...
Çok uzun yıllar önce,
Milyonları geçerek
Vardım ana rahmine...
O gün yapabildiysem,
Elbet yine yaparım;
Kendi koşu yolumda
İstasyondaki hassas kantar
Her uğurlama sonrası
Biraz daha eksik tartar
Her uğurlayanı,
Uğurladığının ağırlığı kadar...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!