Komşu bahçelerdeki güller bittiği için,
Gökten yıldız aşırdım, sevgilim sen uyurken
Yıldızlar da biterse, yakamozlar toplarım,
Gecenin bir yarısı, balıkçılar görmeden...
Umrumda değil, varsın, hırsıza çıksın adım
Gözlerinde terk edişin
Asiliği ve hüznü...
Bir yanın kan ağlıyor,
Bir yanın bahar-bayram
Üzüleceksen gitme,
Buna mecbur değilsin
Gittiğinde yağmurdu,
Yağmurdu tüm sokaklar
Ben şehre yağıyordum,
Kendimde ıslanarak...
Gittiğinde bir kedi,
Kara bir kedi ıslak
Bana gönül borcun yok,
Senin borcun kendine...
Benim kadar çok seven
Birini al kalbine
Senin mutluluğunu
Uzaktan görsem bile,
Gözlerin, gözlerime ara sıra uğrasın,
Konuk severliğini görürsün gözlerimin
Kurulsun baş köşeye, hatta yatıya kalsın
Gözlerin, gözlerimden isterse hiç gitmesin
Baygınlık çökse bile, eğer kirpiklerime
Ne ilk karşılaşmalar yüzyüze oluyor artık, ne de ayrılmalar. 'Mrb' yazmakla başlıyor şimdi aşklar. Bir fotoğraftan görüyorsun ilk kez onu, tıpkı görücü usûlü. Hani medenileşmiştik? O ilk görüşün heyecanı, ayakları yerden kesişi yok artık. Çarpılmak, vurulmak, nefesin kesilmesi, 'Tarihi Duygular Müzesi'nde seyirlik... Bu yüzden mi sürmüyor artık aşklar? Bir kaç tuş vuruşuyla başladığı için mi, kalp vuruşu yerine? Onu ilk gördüğümüz o anın, o canlı, coşkun duygularını yaşamış olsak, daha mı kıymetini bilirdik bazı şeylerin? Ayrılıklar sanki daha asil! Dijital başlayan aşklar (!) dijital bitmiyor mu yine? Yine bir kaç tuş, veda sözleri, sonra 'alta attığın' sanal marketi açıp, alışverişe devam. Hiçbir şey olmamış gibi. Sevgilin 'geri dönüşüm kutusu'nda... Ama geri dönen yok! Önceden ayrılıklar daha mı iyiydi ne? Kalbe saplanan o ağlamaklı sözler, titreyen dudakların yanağa kondurduğu son öpücüğün hüznü, ayrı yönlere giderken birbirinin ardından kısa, kaçamak bakışlar; hani aynı anda baksan koşup tekrar sarılacakmışsın gibi... Ayrılık anında bunları yaşayıp, günlerce tesirinde kalmak, pişman olmak ve 'geri dönmek' diye bir ihtimal vardı en azından. İşte 'geri dönüşüm' buydu belki de... Temasın olmadığı yerde duygu olmuyor sanırım. Duygunun olmadığı yerde de hiçbir şey; ne kıymet bildirecek coşku, ne de pişman edecek acı... Dijital mi soyunu tüketti aşkın? Karaktersiz elektronik alarmların, soyunu tükettiği gibi Guguk Kuşu'nun...
Şarkıcı bilmem kimin
Yeni arabasından
Çok daha değerlidir
Haberin basıldığı
Gazetenin kağıdı...
O kağıdı bol gelen,
Gördünüz mü küçük kızın kedisinin rengini?
Okşanınca tüyleri, pembedir şeker gibi…
Duydunuz mu şu kuşun şarkısının sözünü?
Mutluluğu anlatır, kapatırsam gözümü…
Etekleri zil çalan coşkulu gençlik yazı,
Yavaş yavaş yerini hazana bırakıyor...
Bir zaman dalgalarla yıkanan kalp kumsalı,
Sütliman bir mendirek, artık huzur arıyor
Tüm uçarı hevesler şimdi öyle uzak ki,
Koca denilen ömür, geçiyorsun gülmeden
Hüzünlü bir şarkının zalim nağmelerisin
Ne teselli, ne ümit, ne de bir tat vermeden
Bırakıp da, bakmadan giden bir sevgilisin
Sen itimat edilip, ihanet eden dostsun
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!