Kucugum, kucucugum...
Ellerimde yuregim,
bohcamda gelecegim..
Kucugum, kucucugum..
Dunya oylesi buyuk,
Nazlı bir çiçek gibi dağların ardından
bir ışık süzüldü
dal uçlarına işledi
uykulu gözleri kamaştırdı isteksizce
ve isteksizce doğdu güneş..
26.05.1994
Ayaklarım tutmuyor..
Aşağıdaydım..
Yukarıyı görmüyorum
Bir kız gördüm..
hafta sonu düğünü var.. Cuma kınası var..
onu söylüyor..
Nasıl bir anlam yüklüdür ki ellerinde yoğrulan
Nasıl bir umut öfkenin kulaklarını yırtarcasına bağıran
Dost yüzlü esmer kadın
Varlığın şenlik yeri
Sözlerinde şarap tadın..
Nice annenin yüreğiyle süpürülen
Cam kırıklarıdır hayat
Temizlenir kederin zulmü
Buruk tadına doyamadığımız aş içinde
Her nazlı doğum
Yokum
Yoksun
Yoklar
Tüm yolları gömmüşler kalplerine
Fareli köyün kavalcısının peşinde
İnci taneleri gibi tek tek dökülmüşler denize
tuz kadar sevdim seni
kurutup saklanası güllerdi tenime her değişi gözlerinin
dilin olmasa
yanmazdım böyle
yüreğimin ateşinde kavruldu her bir yaprak
gece yakılanıyor kulaklarımda
garipsiyorum önce
ardında sızı bıraktı
unutulur mu ha diyince?
gündüz batıyor dudaklarıma
Yaşatmak,
bir sevgiyi kızılötesi bir alevde yaşatmak
alabildiğine yakıcı, alabildiğine sıcak
ellerin yanacak
yaşatmak,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!