kadir
cebindeki 30 lira ile parkın ortasındaki banka çöktü
çıkarıp cebinden baktı biri 20’lik öteki 10’du
yeşil olan kemaleddin 20 numara mimardı
bıyıkları kıvrıldıkça güzel saçları limonla yapıştırılmış
iyi bir adama benziyordu
ben
kalbimle secdenin yerini değiştirmeye gidiyorum
el ve taş ve şeytan
nefsimle beraber sokağa oynamaya çıkıyorlar
sen ve seni ve seviyorum
mahrem bir denklem olarak evde kalıyorsunuz
söze dem gerek
deme cem gerek
ceme kem gerek
keme ten gerek
tene ben gerek
bene sen gerek
Numan Abi, güzelim, senin ne işin var orda?
çık gel bozalım terazileri, bu denge hepimize put!
saltanat türkü dinlemekten hoşlanmaz Numan Abi
bana görüşünü söyle sana hangi puta taptıklarını anlatayım
bu memleket ceset kokan düşünceler arasından boy verdi
padişah düğününde cumhuriyet altını taktılar şehzadeye
pirim aziz mahmud hüdayi'ye...
soy durur aba durur hane halkı bellidir
ol naci’nin güruh’u bir tek nefese bakar
adem’in cennetinden dönen yankı bellidir
elmaya meyledenin gözü kafese bakar
insan
işi batırdığında
taraflardan birinin muhakkak suçlu olduğu zannından azat olmalıdır
ve bu cümleyi ferman etmek için müracaatta kelle saklanır derler
kim mi der?
bazı evlerin içindekiler
yedi kırkı dönerim aleme düşer tenim
on dört pakı bulmadan on ikimi söylemem
devesini kalleşe dost diye veren benim
kervanı bol cihanda sıdkı mülke eylemem
abaya dolar beşi selman ailedendir
Son birkaç haftayı, Suriye’de yaşanan katliamları seyrederek geçirdim. En ağırı bu olsa gerek; bir katliamı elin kolun bağlı bir şekilde seyrediyor olmak. Ömrümde görmediğim vahşilikte savaş aletleri, yarılan kafatasları ve onların içinden dışarı çıkan beyinler, kopan ve dağılan uzuvlar, öldükten sonra bile işkencesi sona ermeyen, tekmelenen, kesilen cesetler, bütün sokakları boyayan kan, üst üste yığılan, istif edilen insan ölüleri… Kanımızı bir çırpıda donduracak ne varsa, şu an Suriye’de! Kalbimizi paramparça edecek ne varsa, aklımızı kaçırtacak, öfkemizi bir cinnete döndürecek ne varsa, hani ne kadar zalim ve ne kadar mazlum varsa, sanki şu an Suriye’de!
Niye mi? Bu sorunun izaha gelir bir yanı yok! Dünyanın en doğru yahut en yanlış fikri/inancı bile izlediklerimi gerektirecek bir karşılık bulamıyor bende. Düpedüz insanlıktan çıkan, yani şerefini ve itibarını kaybetmiş bir grubun, ruhunu şeytana satmasıdır bu!
Rejim, ne berbat bir kelime! Kendini yek doğru ilan eden ve herkesin de kendi gibi düşünmesini ve inanmasını isteyenleri ömrümce anlamadım. Ki Allah, elçilerine bile inandırma yetkisini vermemişken, hakikat sahibinin görevi apaçık tebliğden ibaretken; bu yaşanan zulmü, herhangi bir ülkünün yahut inancın bir parçası sayabilir miyiz, Allah aşkına! ?
Olsa olsa bir erk istenci, bir iktidar bağımlılığı, bir sermaye bezirgânlığı, yahut en acıklısından yezidlik olabilir bu!
belki inanmazsınız ama
ben birini çok sevdiğim zaman
onu öldürmemi gerektiren delilleri ortadan kaldırıyorum
ve evet inanmazsınız, bunu o kadar çok sık yapıyorum ki,
bu delillerin günün birinde beni öldürme ihtimali var.
ama bir defa sevdi mi insan, delillerin gerçekliği yitiriyor anlamını
başına gelenlere güvenenler için...
sabra meşgale taşıyan bir karınca misali bütün yorgunluğumu bir peşinat olarak say yaşadıklarımıza. arta kalan borcumu bir ara nefesim kesilinceye dek ağlayıp kapatırım. her şey güzel başlar. çünkü başlamak bitmenin en uzağında görünür, oysa yanı başındadır. herkes güzel başlar. uzunca bir şarkıya yetecek kadar bir iç çekişle, topu topu iki nefes arasında salınan bir sarkaca atlar gideriz yakınlara. bütün tahminler mutsuz sona oynanır ama ben sonlara inanmayan bir adamım, yani başlangıçlara… ne önceye yetişiyor elim, ne sonraya… ve ölünce olacaklar için sebepleri zihnimden kazıtmam birikiyor ha! birikiyor şu köşe başında birlikte güldüğümüz, şu balkondaki sigara, şu ellerin ellerimde gittikçe birikiyor ha! dönüp mazime baktığımda, yaşanan onca şeye kendimi kattığımda, yani her defasında açıldığım o denize yüzdüğüm gemilerle battığımda; dünyanın yalanlığı ikimiz arasında her daim boğdurulacak bir şeydir ha! öyledir. çünkü hep olmayacak şeylerin yazıldığı bir oyunun bitmeyen provası ve elbet seni bir türlü unutamıyor olmamla düşen irademin muhtevası aynıdır. boştur. bir yere varmaz. boş olmakta ve bir yere varmamakta rakip de tanımaz ha! bunun için dünya ilk elden çıkarılacak bir şeydir bizim için. öyledir. öyledir.
ve sen… bulunmayı hiç istemeyen o çocuk gibi durmadan, bir şarkıdan öbürüne geçiyorsun... peki beni ne diye o ıslıkların dudağıyla büyütüyorsun! ? bu dünyada hiçbir yere varmayan her türlü plana vardım. ve hiçbir yerde bu dünyaya varmayan bir plan bulamadım. yo hayır ben bırakmadım, plan yapmak beni bıraktı. hep önceden yapılan bir planın içine daldım. seni gördüm bir planın içinde. sonra seninle hep bir planın içinde kaldım.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!