Uzak değil daha, biliriz bu durumları.
Onu görünce hareketler sakar sakar,
Ama ilgilenmiyormuş havaları…
Çaktırmadan “O da bakıyor mu? ” diye bakmalar…
Kafamızda bin bir türlü hayal,
Hafiften Tarık ile Emel senaryoları…
Zor bir ilişkiydi başladığımız.
Herkesten sakladığım, bakmaya doyamadığım…
Kendim bulup çıkardığım, incimdin…
İki yabancıyız şimdi, karşımda fotoğrafın...
Hiç gülümseme bana öyle,
Ben sana çok incindim…
Yalan mı?
Çok sevdim be seni insafsız…
Nasıl da şaşırdın sana sunduğum yüreği görünce,
Uçsuz bucaksız…
Küllerimle şekillendirip can vermedim mi yitik hayatına?
Yalan mı?
Sabahın tam beşinde,
Kırdığım bütün kalpler peşimde…
Issız karanlığıma kurtlar iner hep bu saatlerde…
Bak! Yüreğime tüneyen pişmanlık kuşları yine bağrışıyor…
Aklımın muhafızlarıysa susturmaya çalışıyor.
Ama hiçbirinin pençesi içimi senin kadar acıtmıyor.
Geleceği resmederken sana,
gülüp demiştin ki:
“Falcı mı olacaksın? ”
Yıllar geçti, bak! ..
Dememiş miydim,
“Önünde sonunda kadınım olacaksın! ..”
Nerelere götürdü bir bilsen…
Kıbrıs Caddesi’nden yürürken içime dolan,
Kurum kokusu sobada yanan odunun.
Ve bilir misin hala,
Çatısı çöküktür gönlümdeki gecekondunun…
Bulabilsem seni, hazırım ama…
Yine bulutlandım…
Sen yüklüyüm…
İndirdi indirecek bütün ağırlığı ile
Uslanmaz, delibal sevdam…
Kapat şemsiyeni de yağmur gibi yağayım sana.
Hala o soluksuz bıraktığın yerde,
Dört saat…
Hayatımda boşa geçtiğine en üzüldüğüm zamandır o dört saat…
Gece tam dört saat…
Uyurken beni seyretmiş tam dört saat…
Yatağımda yanıma uzanmış sere serpe…
Ve ben ondan habersiz uyurken,
Tanrım! ..
Çok zor verdiğin sınav, inan...
Tarifsiz yangınlardayım her an.
Edemem ki ne sana sitem,
Ne de o vicdansızı şikâyet…
Ama seni sevdiği gibi bu kulunu
“Yapma” dedim sana,
Saçınla şöyle kıvıra kıvıra oynama…
Zaten içimi gıcıklıyor bakışın…
Ne kadar direnebilirim, bilmiyorum.
İçimde eriyorsun, dokunup tutamıyorum…
Lütfen hoş bir hayal olmasın,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!