eskiden efendisiydi köylü milletin
hakkı yenilirken yetimin
baba mirası bir kulpsuz güğüm
yamalı pantolonu kırkbir düğüm
elektrik yok unuttuk suyu
cılızdır bedeni selvidir boyu
kurnaz ve yırtıcıdır çakallar
leşlerden artan atıkları çekinmeden yerler
puslu ve dumanlı havalarda gezer çakallar
mağara inlerinde
duvar diplerinde kalleş pusularda
cemreler
havaya suya toprağa düşünce
kurtuluruz zemherinin zammından
gecenin soğugundan havanın ayazından
karşıki tepeden poyraz esiyor
umudumuz
savaş yorgunu çocuklar
ağır yükleri taşır toprak toprak
hayata küsmüş
dünyanın öbür ucundan bu yana mülteci
parklarda sokaklarda köşe başlarında yalın ayak
dağlara memedim dağlara
rüzgardan önce çekip git dağlara
kekik kokulu dağların vahşi güzelliğine
yahşi gençliğini cüdi dağının yüreğine gömen insan
dağların dorugunda heybetli duran eşsiz kahraman dadaş memedim gakkoş memedim
bir dal yeşilliğe hasret
dağların arkasından gelmişim
gözlerinin içine düşmüşüm
okyanus mavisi gözlerinde kaybolmuşum yar
saçlarının siyahlığında unutmuşum renkleri
kirpiklerin uçlarında yeşermiş
ne demeli bu devri aleme
eskortlara hanımefendi
hırsıza, üç kağıtçıya
beyefendi diyorlar
ne demeli artık
bu devri aleme
DİNLE HELE TÜRKİYEM
efendileri dışarıda göbeğini kaşırken
puslu havalarda pusuya yatmış çakallar
varsın vursun beni sırtımdan
bedenimden bedenine
arkadaş
barış zor şeydir
şavaşmak kolay
zor olan şey güzeldir
zoru başarmak gerek
zoru yenersek varız
mevsim sonbahar
günlerden kanlı pazar
yurdumun doğusundan gelirken
kötü haberler azar azar
kor ateşler düştü bağrımıza
acının yalımı yaktı yüzümüzü
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!