Cehennem ateşinin üstüne
kurulmuş sofralar
boğazımıza düğümlenir lokmalar
alev topları altında
kapanırken çocukların
cam kırığı gözleri
aralık ta hava bulanık
dışarıda yağmur var
ince ince yağıyor
cam kırığı gözlerin
saçların ıslak
dökülmüş omuzlarına
Yıkılsın Dağlar yıkılsın Dağlar
göz yaşlarım sel olup çağlar
oğul oğul sen gittin gideli
analar karalar bağlar
dağlara kaçırılmış çocuklar
başını eğme cudi gabar
Bu gün son günü
hüzün dolu bir yılın
aralık ayı bitti bitecek
düşlerimde saklı kadın
sabah güneşinden önce
aydınlık yüzünün güzelliği
Bize anamız
Vede babamız
Vatanı değil
Ekmeğimizi
Bölmeyi öğrettiler
Geceleyin kapanışta siyah beyaz
gamzeli gülüşlerin vardı
ilk aklıma gelen oydu
yumduğunda kısık gözlerini
kıvırcık saçları dolanırdı ellerime
açtığında tahta pencereleri
Gazze de çocuklar büyümez
dolar kurşun grisi dumanlar ciğerlerine
künyeler kazılır ellerine
ekmek yemez su içmez
Gazze de çocuklar büyümez
acı acı çalar sirenler
kanlı elleriyle tuttukları hançerle
sırtımızdan vuranlar
Tuna nehrinden Tanrı dağına
Diçle ’den Fırat’a
ocağımızı söndürmek isteyenler
siz söndürmek istediğinizde
Gül sultanım
kaç yarınımız var daha
iki dağ arasında
gel zaman
git zaman
saçların topuklarında
gülüm
aşım,işim
ve eşim
gözümün nuru bebeğim
dikenli yollarda can yoldaşım
kızlar verdin oğullar verdin
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!