Ali Tekmil Şiirleri - Şair Ali Tekmil

Ali Tekmil

o adamdı
işte o adam.
bir ağacın gövdesine bir deniz oymuş
içine de gökyüzü
içine de alabildiğine yağmur
tıka basa güneş

Devamını Oku
Ali Tekmil

Göndere çekilmiş algı; ters yellere yanılgı.

Kesinlik: Anlığın deneyden mızrağı; vurduğuna mizana.

Bahar da geldi üstüne. Sanduka sardunyaları, katafalk karanfilleri, yuğ yoncaları.

Devamını Oku
Ali Tekmil

• Ölümü tefe koymuşlar, teften beter küflenmiş.

• Günün şakülü kaçtı, burcumuz akrep.

• Kimin yelini nerden kovmuş; eni boyu üç buçuk. Garibim, dakka başı takla. Göbek adı: Yelkovan.

Devamını Oku
Ali Tekmil

Ne vakit aynaya baksam kızgın bir buffalo sürüsü arka plandan görüntüye doluyor. Ben, Airai'nin en yalnız kovboyu, elinde şuncacık bir düş ipi, öylece duruyorum. Her zaman da Ulu Manitu'ya kalıyor son söz. Tanrı bütün kovboyları kutsasın ve korusun!

Ali Tekmil / 14.01.2008

Devamını Oku
Ali Tekmil

Ayaklar ağlamaklıdır, adam başı aksama…Ki, kale zaten kaydıraktan salıncak. Yelkovan kuşlarına sorulur: Kaç batında batıl olacaktır?

Kör kuyunun odağından kılcal bir ses gerilir: Görüş flu, fakat oşinografik! Yirmi bir kulaçta tutunmuş kale, cart tarafı sentetik. Acele edilecektir; dibe sarıyor…

Ayarsızdır ayaklar; iyice altına girer… topuğuna kadar cız- cayırtı, cumburlop!

Devamını Oku
Ali Tekmil

gün
pahalı dudaklarını
uğursuz bir kadavranın
usul sıcaklığına bırakarak
aramıza dalıyor

Devamını Oku
Ali Tekmil

şu yıldız çiçeği
uzun yol yolcusu
ayak uyandırmalarına
tez dikilmez mi
ağır gelir aklım bana

Devamını Oku
Ali Tekmil

akşamdı ya
kılçığını kuşandı bizimki
çiy düşürdü damağımıza
ısıttı bizi soğukluğumuz

papatya açıldık mayısa

Devamını Oku
Ali Tekmil

görünürdü çok sapaklı mektup
binlerce çıkmaz sokak içinde
sokak fenerleri
kendi kafalarına sıkardı karanlığı
kapkara bir unutuş olurdu tablo
ellerini koyamazdı yazanın ellerine

Devamını Oku
Ali Tekmil

Türk şiirinin bugünkü sanallığa sürüklenmesinde dünyayı - verili / nesnel gerçekliği - algılama ve özümleme dinamiklerinin önemi yok mu? Sonuçta sanatçı bir verili gerçeklikten yola çıkar ve bu gerçekliği yansıtır, dönüştürür. Bu gerçekliğin, dünyanın şu durumunun ağırlığı mıdır, şiir içi ve dışı ' müdahaleler ' midir, ya da otosansür kurumu mudur ki nesnel gerçeklik, aslında sanattan ve özelde şiirden itilmektedir?

Sanatsal ürünün, üzerinde boy attığı felsefi ve tarihsel temel, onun biçimini de, iletisini de etkileyen bir ' eyleme ' tektoniği değil midir? Bütün kırılmalar, patlamalar, dağılıp toplanmalar bir coğrafyada olup bitmez mi? . Bu coğrafya,o coğrafyaya egemen erk tarafından sistemin isterlerine ve zorunluluklarına yönelik bütün yetkin kontrol mekanizmalarıyla ve lâyıkıyla kontrol ediliyorsa, aradan sıyrılıp insan oğluna ulaşabilen güzel ve iyi ürünlerin sahne alma olasılıkları da duruma uygun bir ölçüde rastlantısal değil midir? Ya da moda deyişle, ' marjinal.'

Bir de şiirin özellikle toplumsal alandan kovulması olgusu… İnsani öğelerden uzaklaşma ve insan için hiçbir şey söylemeyişi. Belki diyorum bu da; sistemin gayrı-insaniliğiyle ve insana - toplumsal / sosyal var oluşa - krizinden çıkış imkânı vermeme kararlılığıyla ilgilidir. Zira her halde bu da, bu sistem içinde, insani bir çıkış imkânı olmadığındandır. Bunu herkesten daha iyi bilen egemen erkin kodamanları belki de sanatsal söylemi de buna göre ayarlama gibi bir zorunlulukla, kendilerini bağlamışlardır.

Devamını Oku