Ali Lidar Şiirleri - Şair Ali Lidar

Ali Lidar

301.
Bazı insanlar gittikleri her yerde huzur arar fakat bir türlü bulamazlar. Bulamazlar çünkü onlar huzursuzluğun bizzat kendisidirler. Huzursuzluklarını bulundukları her yere bulaştırır, üstelik bunun farkında bile olmazlar. Bunlar; aptal ve huzursuz, korkak ve huzursuz, aptal, korkak ve huzursuz olarak üçe ayrılırlar. Aptal huzursuzlar zaman zaman mutlu oldukları yanılsamasına kapılabilirler çünkü onları kandırmak çok kolaydır. Korkak huzursuzlar sıkıntılarıyla korkularını birleştirip yarattıkları distopyanın içinde mutsuzluktan debelenene kadar kendi kendilerine debelenip dururlar. Aptal ve korkak huzursuzlar ise sürekli bu işte bir terslik var diyerek fakat ne olup bittiğini anlayamayarak, anlamaya çalışmak için kendi içlerini deşecek cesarete de sahip olmadıkları için kendi anlamsızlıklarında, koparılmış ama bir türlü çürüyemeyen marul yaprağı gibi manasızca bulundukları yerde öylece dururlar.. Huzursuzlar familyasının en zavallısı işte bu son huzursuz gurubudur..

Devamını Oku
Ali Lidar

302.
Dünyanın en kolay işi birilerini suçlamaktır. Bu yüzden de dünyadaki insan sayısı kadar suçlayan olduğu söylenebilir. Kendini suçlamaktan bütün insan ırkını suçlamaya kadar açılabilen geniş bir yelpazede, kendi zavallılığıyla baş edebilmek için, haklı ya da haksız olduğuna bakmadan, durmaksızın suçlar insan. Emile Zola, meşhur Dreyfus Savunmasına “Suçluyorum! ”, diye başlar. Aslında Zola, farkında olmadan hepimizin yaşam manifestosunun giriş cümlesini yazmıştır. “Suçluyoruz! ”

Devamını Oku
Ali Lidar

303.
Ne senden geçebilirem ne vuslat mümkün gayrı
Derdin hasına düşmüşem mene Mecnun ağlasın!
Felek kör, alem lal, zifr-i karadır günlerim
Lokman’a haber yollayın gelsin yüreğim dağlasın..

Devamını Oku
Ali Lidar

304.
Neden Ferdi Tayfur diye soruyorlar.. Neden Ferdi Tayfur? Çünkü eğlenmiyoruz be kardeşlerim. Ara sıra gülse de yüzümüz, özellikle geç saatlerde (burada İsmet Özel’e bir selam çakalım, “ve sancı geç saatlerde” diyen güzel insana) canımız çok sıkılıyor. Bekleyip duruyoruz çünkü, sevdiğimizi, Godot’u, eceli… Bekleyip durmakla geçiyor ömrümüz. Çünkü hepimiz kusurluyuz, zaman zaman detone olan Ferdi gibi zaman zaman sıçıyoruz hepimiz. Çünkü sorunlarımız var. Canımızın sıkılma sorunu, biranın erkenden bitmesi sorunu, pakette çok az sigara kalması sorunu, annemin tansiyon sorunu, olmak istediğimiz yerde olamama sorunu… Bir tek Ferdi Tayfur, şarkılarda da olsa bizden daha çok acı çekiyor ve bizim biraz olsun iyi hissetmek için daha büyük acıları kulağımızla da olsa dikizlemeye ihtiyacımız var…

Devamını Oku
Ali Lidar

305.
Öfke geçiyor. Korku geçiyor. Acı geçiyor. Zaman da. Ve başka şeyler de elbet. Her şey zamanla geçiyor ve zaman da her şeyle geçiyor. Geçenlerde bindiğim taksinin şoförü otuz beş yıldır taksicilik yaptığını söyledi bana. Aşağı yukarı yaşım kadar. Abi dedim, hiç mi sıkılmadın? Güldü, yok dedi. İlk bir kaç ay sıkılırsın, ilk bir kaç yıl bırakıp gitmek istersin, ilk on yıl para biriktirip başka bir iş kurma hayali kurarsın. Otuzuncu yıldan sonra ise bıçaklanmadan eve gidebildiğin her sabah için şükredersin..

Devamını Oku
Ali Lidar

306.
Tabi başka şeyler de girdi araya. Acıkıyor insan, uykusu geliyor.. Ben de yemek yedim, uyudum, kitaplar okudum. Ama bunların hepsini aradan çıkarır gibi yaptım. Hızlı hızlı yaptım. Az yedim, çok uyumadım, kitaplara da eskiden olduğu kadar hırsla saldırmadım. Benim asli görevim seni sevmekti, hiç aklımdan çıkarmadım. Ciddiyetimi hiç kaybetmeden sadece seni sevdim. Başka her şeyi ‘aradan çıkardım’. Ciddiye almadım hiçbirini..

Devamını Oku
Ali Lidar

307.
Çok yakın olduğunuz biri ölür bazen. Cenaze törenine (cenaze töreni! , ne rezil laf) insanlar gelir. Ve ekseriyetle aç gelirler. Onlara pide yaptırmak gerekir. Bu görev genelde yaşı kısmen genç, soğukkanlı görünen mefta yakınlarından birine düşer. Dayım öldüğünde bana düşmüştü mesela. Camide namaz kılındıktan sonra babam usulca kulağıma eğilip “pide işini hallet” dedi. Ben de kardeşimi alıp yanıma pide işini halletmek üzere pideciye doğru yürümeye başladım. Gözümde sıkışıp kalmış yaşlarla. Bir ara dönüp arkamı “siktirip gidin lan hepiniz, dayım ölmüş lan benim sizin de pidenizin de. mına koyarım şimdi, gidin evinizde yiyin! ” demek geldi. Yapamadım. Dayım ölmüştü. İnsanlar pide bekliyordu. Ben çok üzgündüm ama insanlar da çok açtı. Babam bana pide işini hallet demişti. İçimi çeke çeke pideciye gittim. 150 pide 150 ayran… Ama çabuk olsun abi benim dayım öldü de… Bir de kredi kartı geçiyor mu?

Devamını Oku
Ali Lidar

308.
Pavyonda çalıştığım yıllarda (dostlarım bilir üniversitenin ilk yıllarında pavyonda çalışmıştım, vestiyerde duruyor gelenin gidenin ceketini paltosunu alıp veriyordum) şarkıcı Pervin abla vardı. Her gece mutlaka bir tane Bergen şarkısı söyler ve söylerken de muhakkak ağlardı. Bir gün dayanamayıp sordum “abla madem bu şarkılar seni bu kadar üzüyor neden her gece söyüyorsun” diye. “Üzülüyorum be sosyolog (pavyonda lakabım sosyologdu) ” dedi,” kadersiz kadın bok yoluna öldü gitti. Ben de her gece bir şarkısını söyleyip kendimce anıyorum işte. Orospunun fatihası da böyle olur ne yapayım! ! ” Önce Pervin ablaya baktım sonra önümde duran Giddens’ın Sosyolojiye giriş kitabına.. Sonra dedim ki,” Allah kabul etsin be ablam..”

Devamını Oku
Ali Lidar

309.
Anne, ben olmamışım beni bir daha doğur!
İçimden yağmurlar geçsin gölgende kurulanayım
Kandırıldığım ne varsa hepsi tedavülden kalksın
Anne, sen her şeyi bilirsin, İzmir bize çok mu uzak?

Devamını Oku
Ali Lidar

31.
Neyin var sorusuna verilen 'hiçbir şeyim yok' cevabı kadar yürek burkan bir şey olamaz zannımca. 'Hiçbir şeyim yok' sihirli bir sözcüktür aslına bakarsanız. Cümleyi kısaltıp 'i'si uzatılmış bir 'hiiiç' gibi de kullanabilirsiniz. Yine aynı çok anlamlı etkiyi yaratır. Hatta öyle kullanmalısınız yoksa karşı tarafta eşcinsel olduğunuza dair şüpheler oluşabilir. Türkçe'nin en büyük problemi de bu işte. Konuşma dili, yazı dili gibi kullanıldığında çok sevimli bir algı çıkmıyor ortaya. Mesela arkadaşınıza 'ben akşam sizin yanınıza gelmeyeceğim, evde ailem ile birlikte yemek yiyeceğim' yollu bir şeyler söylerseniz adamın kafasından muhtemelen şu geçer. 'Gay lan bu.' Neyse konu bu değil şimdi. Konu şu. 'Hiiç' dedğinizde bundan iyiyim bir sıkıntı yok anlamı çıkar, ya da pek çok insan öyle düşünür. Ama ağızdan çıkan gerçek anlamıyla yorumlandığında, ortaya çıkan tablo bir insanın tanık olabileceği en büyük kişisel trajedidir. 'Hiçbir şeyim yok..' Hiçbir şeyim kalmadı der gibi.. Hiçbir şeyi olmayan bir adamdan daha trajik ne olabilir ki?

Devamını Oku