I
İnişli çıkışlı acıları eskittim, mor bir iz kaldı duvarda.
Engelli koşular sonuncusu olarak kaldım hep.
Sevinçli tanıklıklarım olmadı mı hiç? Oldu elbet. Oldu da, hepsi güdük.
Bir fotoğraftan kesilmiş yüzüm, kanıyor.
kabaran bir nehircesine
ağlıyor kapı kolları
parçalanmış dudaklarda
buluşuyor kuşlar gizlice
devam edin
geçip gider mi aşk
öksüz bir kent var mıdır
gar kokusu bilir misiniz
gölgenizin üzüldüğü olur mu hiç
hayat her gün sakal tıraşı
çarpık bacaklı kızlar sevilemez mi
acıya
hüzne karşın
başın dik duracak
omuzlar kalkık
dikleneceksin hayata
tango yaparken
kronik sorumsuz
gelgeç sevili ceset
gülüşü noktalı virgül
ağlayışı sahte senet
gizlice dahi
sözcükleri kanatlandırıp
sürgünlük yaşamak
iç ses yapmak nefesi
ellerim gözaltında
çağa mührünü vuran
geldiniz madem oturun
öylece kalın bir nesne gibi
kentin ortasında
bir ayrıntı seçin
bir boşluğu ödünç alın
sessizliğin tadıyla
sıvası dökülmüş mektuplar
seceresi tutulmuş vukuatlar
kolay seni seviyorumlar anonim ortaklı
rüya kanatlı öpüşler
kökü kendine yönelen sarmaşıklar
gizem için yapraklar
kasketini çıkar da bir düşün
kasketin eskidikçe sende eskiyorsun
caydığın şeyler oluyor hayatta
ahkâm kesmekten de vazgeçiyorsun
eskisi gibi değilsin
öylesine yaşıyorsun işte
kavuşamayanın heykelini yapınca
altına bir de çeşme yapmalı
eğilip içsin diye eğilebilen
mühürsüz bir su gravürü bulsun
kaldırırken başını
biriyle öteki ya da olmaz
siirlerinizi okumaya yeni basladim; ama gercekten cok mutevazisiniz :))) bunlar gercekten cok guzel siirler :))) sizin dediginiz gibi degil yani...
artik ben de takipciniz olacagim :)))
fanclub'a alin beni :)))