Bizim ne güzel gazozumuz vardı
Ah nerede şimdi o eski zamanlar
Küçük bir şehrin damak tadı
Sade gazozdan çok öteydi Bağlar
Karabük’ün gizem dolu içeceği
Ben kim miyim?
Hatırlamaz oldun öyle mi?
Dur biraz ipucu vereyim
Hani yıllar yılı önceydi
Sana şiirler yazan biri vardı
Aşkınla sarhoş o malum serseri
Hiç birine benzemez
Benim bayrağım başka
Öyle değil parça parça
Ne istiflenmiş kutular
Ne de sıra sıra çubuklar
Sıradan değil renkler
Bu bayram da sensizim
Geçen bayram olduğu gibi
Kederler içindeyim
Dört duvar arasında
Unutulmuş bir deli
Kadıköy içinde bir boğa yaşar
Bir yanında Altıyol bir yanında bahar
Öfkesi tunç başından taşar
Garibin canı desen burnunda
Keskin boynuzları mızrak olmuş
Şimdi ha vurdu ha vuracak
Muhteşem Ayasofya’nın koynunda
İstanbul’un gözlerden uzak köşesi
Yıllanmış duvarlar arasında saklı
Sessiz mekan Caferağa Medresesi
Geniş taşlarla döşenmiş küçük avlu
Beni kaldırmak ister sıcak yataktan
Yerin dibine batasıca çalar saat
Soğuk mahpusta zalim gardiyan
Hiç usanmadan deli eder adamı
Tepemde zil çalar bir asık surat
Ereğli’de bir küçük mağara
Güya cehenneme açılır
Ne de korkunç manzara
Ağzından cehennem saçılır
Şu bizim Herkül’e demişler
Başka topraklara benzemez
Her taşın altında bir çılgınlık
Tarih yazıp çizmekle bitmez
Tarihe doyar bütün insanlık
Herodot öyküler anlatır
Unuttum seni sanma sakın
Unutulur mu hiç o sıska çocuk
Sanki daha dün gibi yakın
Sen öğrettin bana okumayı
Olur olmaz hayaller kurmayı
Geçiverdi yıllar su gibi çabuk
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!