Ağacın boyunu uzatıp
Uzaklaşması topraktan
Kibirden değil
Yaprağın kopup
Bir yudum aldın mı sandaldır kalbin
Delik varmış kimin umurunda
Sevdiğinin gözleri karşı tarafta
kürektir gözlerin asılırsın
Kadehin acısını içmeyen bilmez
İstanbul uçarken kırık gözlerimden
Bakışlarım siyah gökyüzü
Yıldızlar kanat çırpsa da
Konamaz kız kulesine
Bir sevgiyi kapatmaya
Bir kuş olsaydım
Kanatlarımın olmasını istemezdim
İstemezdim
Yağmur yağmasını üzerime
Çölde toprakken
Açılmasın
Gülme rüzgâra gözlerim
Kara bir bulut kaplar ışıltını
Umut ararsın yeşil gözlerde
Karanlığın en yakın arkadaşıdır oysa
Dokunma umuda ellerim
Ellerine düşer içinin yangını
Biri Kasımpaşalı olmakla övünür
Diğeri kadırgalı
Bense saksıya çiçek ekmekle
Bir ömür bitti
Bir sevdanın mahkûmluğundan tahliye olamadım
Yetiş hâkim bey
Boşa
Yüreğimle
Beni
Ömrümün bütün celseleri atıldı
Teker teker
Mazeret dilekçemde yok artık
Savunmalarımsa yirmi dokuz harfin içine sıkışık
Tercüme edemiyorum artık duygularımı
Baksan
bir kelepçenin ucunda her şey
Açarsın ateşin anahtarını
Ağlama ninem ağlama
Bizim topraklarda baharlar ölüm fışkırır su yerine
Annelerin doğmamış çocukları açmadan toprak
Sütleri akar ırmak yerine
Toprağımın her mevsim meyve veren anası
Ne çilekeş kışlarda doğurmuştun
İki oğul iki kızı
Başaktı torunun
Koklayamadığın yavrularının
Son baharındaki meyvesi
bizim
Türkülerimiz bile ağıttır en mutlu günümüzde
Babamdan çaldığım zamanı
Anneme verdim
Ama olmuyor
Eksik
Hep eksik bir şey
Ağlamak için
Arkadaş arama boş yere
İki göz
Yıllardır birlikte akıyor
Kardeş kardeş
Bir ağaca
İki ip astılar
Bir ucuna seni
Öteki ucuna beni sarkıttılar
Adını da
Aşk koydular
Yolculuk nereye hemşerim
Bana da bir metre pazen
Bir çift iskarpin al
Dolmuş yalan dünyanın minibüsü
Sığdıramadım tahta sandalyesine kendimi
Benim atölyemde
Sana üretecek
Deniz çıkmazdı
Yüzesin diye ihanete
Akşamı bekliyordun karanlığı yemek için
Açtın
Sana sarkıttığım duygularıma
Ben kedin olacaktım
Ayağından bir parça koparmak için
Yolculuğuna
Avluna bırakmadan önce
Oysa kaç yıldızı takip edip
Evinize gelmiştim
Alıntılarız aslında
Sosyal çevreden
Sözüm meclisten hep dışarı idi
İçeri alınca
Beni dışarı attılar
Gece yazılır ayrılık mektupları
Siyah boya
Bitmesin diye
Aslında aşta yazılır
Bir pastanın üzerine
Kesileceğini
Bile bile
Burada olmayan daha çok insan var
Hepsi bir dönem masa komşum olan
Koşardım ara sıra ağaçlarına
Dilenci gibi ellerime bırakırdım eriklerini
Daha kızarmadan
Onların sesinin tokatıydı
Güneşten önce beni uyandıran
İlk yaramazlıklarımı bana hatırlatan
İki taş arası hayata gol atma oyunu oynardık
Boş vakitlerimizde
Birbirimizi içimize doldurmaktı
Aslında amacımız
Öylesine yalnız
Öylesine bizle doluyduk ki
Evimizden yola giderken
Selamlarının buruk tadını özlerdik
Annem gibiydi anneleri
Ayrılsakta dua okutan cinsinden
Bir daha görüşemesekte hiçbiriyle
Çocukluğumu fısıldayacaklar yüreğime
,,,,,,,,,,,,,
Bendim dağın tepesindeki kar
Güneşteki yangın
Kar
Su olmadan da bendim
Güneş yangın olmadan da
Toz birleşip dağ olduğunda da
Bendim
Savrulup ayakların altında
Ezildiğinde de
,,,,,,,,
Benim
Elleri kapıya dalgalanıp
Zilini çalmaya korkan
Yokluk zamanlarında
Bana verilmiş hediye idi
Oysa ellerim
Benim
Evine kapı olup
Seni kendimden koruyan
,,,,,,,,,,,
Çakırkeyif olduğum bir gün
Dünyaya düşmüşüm
Yahu niye söyleyen olmadı
Bu dünyada alkol yassak
Balkondan girmeye kalkışmazdım evimize
,,,,,,,
Adına ağlamak demişler
Gözden akan suya
Oysa binlerce yıldır
Su akıyor topraktan
Bir tek gözmü ağlar
,,,,,,,,,
Bakıp bakıp geleceğim sınıfınıza
Merak etme
Arkadaşlarım yerimi ayırttı
Ayakta kalmam dönüşümde
İçimi seninle doldurmam lazım
Bana az müsaade platonik aşkım
,,,,,,,,,,,,
İçimde cammı vardiki
Açılsa parçalarımı bulacağım
,,,,,,,,
Gözlerimin tanıdığını
Ömrüm tanımadı
Ellerimin çektiği hasreti
Yüreğim çekmedi
...
Ondandır
Platonik aşktan sınıfı geçtim
Örgün eğitimde sınıfta kaldım
Bütün mesele müfredatta
,,,,,,,,,,,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!