Hayatıma getirdiğin bir aşk
Bir şehir
Birde öğrencilik var
Kendimi öğrendiğim
Hayatıma getirdiğin bir deniz
Hayatıma giren bütün karakterleri sevdim
Ama en çokta seni
Sessizdin birazda düşünceli
Bilmem kaçıncı kez izledim gözlerini
güzel insanlar
bir bankta
donarak ölür
bir Taksim sabahında
kırık banklar yatakları
Güzelsin öylesine güzel ki
Bir zamanlar kendim vardı
Ben ağlarım seni görünce
Gözyaşlarım bile kıskanır seni
Ondan daha bensin diye
Hayatı öğretti bana,
harita metottan yapılmış atlas
Doğunun kaderi midir,
hep acısal yükseklikler vardiyası
Günde üç öğün aşsız.
Metotlar haritalı, haritalar metotsuz,
Son damlayı içtim şehirde ki
Hasret tuzun içinde
Yürüdü gitti aydınlık geceye
Toprakta açan başaktır gözlerin.
Nisanda yağmurlu
Hasatta devrimci
Yıldızlara yolculukta
Yol arkadaşımdır gözlerin.
anlamazsınız değil mi
uykuda bile beklemeyi
bir gece vakti sıçrayarak
kaybettiklerini yakalama isteğini
Beklediler
Batan geminin yüzmesini
Oysa ışık yoksa gözde
Huzura binmez yolcula
sadece
bir kurşun kadardı
yürekler
Acele adımlarla adımladın
Gözyaşlarım gözümü
Beni
Sende mi terk ediyorsun
Hem gülerken döküldün
Hem ağlarken
Bazense boğazımda
Yaşayamadıklarımla birlikte misafir kaldın
Bazen
Unut dersin aşkıma
Dökülmek için nazlanırsın
Ara sıra rastlaşırsanız da
Yaşayamadıklarımın ön sözü olup
Beni sen de terk edersin
İçim
kelime yığınından
başka birşey değildi
ondandır
sağa sola döküp
şiir çıkarmaya çalışıyorum
Hayatta
hep Donkişot
oldum da
savaşmaya değecek
yel değirmenim
hiç olmadı
seni yazdıkça
ben tükendim
artık kalemimi kırıp
beni yazacağım
sen gittin ya
şimdi
beklemek bile anlamsız
yapacağımız sıradan şeyleri özlemek
elbiselerime bakıp beğenecek mi diye düşünmek
saçlarının şeklini hayal etmek yok artık
çaresizliğimi bile özleyeceğim artık
Yalnızlık sen misin?
Her nefesimde
Seni döküyorum kelimelerime
Artık korkuyorum
biterse içimdeki bu nefes
Ya sen de gidersen!
Derin bir nefes alın
aşkı bırakın
en tehlikeli madde
Çocuktuk
Boğulduk
Dokunulmayan eller arasında
Uçurtmalarımız kaçkın
Ayakkabılarımız ranzalarda
Ve biz
Kapı önü çocukları
Bekliyoruz hala
Acılarım vardı dizkapaklarımda
Kermesi içinde saklı
Şımaracak kanlarım akmadı hiç
Çocuk değildi daha susan düşlerim
Aynalarda
Büyümedi çocukluğum
Büyümenin yaşlanmaya bakmak olduğunu
İlk simidimi çaldırınca anladım
Susamsızdı
Doğum günü kutlamalarım
İçimiz
Sıcaklığı
Sadece sobaya elimiz değince hissederdi
Sözcüklerimi biriktirdiğim kumbaralarım
Hüzün dolmuştu
Kabul etmiyordu hiçbir banka
Maddi değer içermeyen yatırımlarımı
ağladığımda
hep
tek kişiydim
dökülen yaşlarımı
yine ben topladım
sıkı avuçlasaydı
dal yaprağı
yine
sonbahar olur muydu
Yapraklar dallara
baharı anlatıyormuş
dallar da yaprağa
dökülmeyi
taşın içindeki
kum gibiyim
yaşama çıkmam için
dalga bekliyorum
diyorlar ki
artık değdir kelimelerini
dudaklarına
onlar da yalnız büyümesin
senin gibi
kaç anahtarla
kilitlenir
bir çocuğun gözleri?
yıllardır açamıyorum!
...bir gün
yüzüme baktığında
işte buydu
bana şiirler yazan adam
demen için
senelerce şiirlerime gittim
şiirlerimde hep
Sunay Akının
gazoza ağzı değmeyen
öksüz çocukluğu vardı
Ölüm
Küçük bir çocuk gibi
Yapıştım bacaklarına
Belki
Bir sayfa eksik koparırsın diye
Kaç yaprak
ağaçlara uyup açtı
son baharda döküleceğini bilmeyerek
sürahinin mi hamaratlık
musluğu açan elin mi
Beydağı uyuyor
çocukken ağladığımda
gözlerimi
ona bıraktığımdan beri
gözlerimle değil
çocukluk penceremle baktığımdan
herkes
dışarda görünüyor
Bir dağ yığınıydı ellerin
Sonra
Toprağa damladı tane tane
Oysa çok severdim
Kumlardan kale yapıp
İçine seni koymayı
Kralıydın bütün kalelerimin
Şimdi
Ellerindir diye
Suluyorum toprağı
Belki yine kocaman olup
Sarılır ellerin baba
Acının Tonu
Her gün bir yaprağını koparıp
Acıları tat yaptı geceler içime
Uyurken giyinirdi bedenimi
Bütün tonları
Siz
Acının kaç tonu vardır bilir misiniz?
kar değilimki
eriyerek resmimi yapayım
toprağa
,,,,,,,,,,,,,,,,
ırmağım
bütün damlaların biriktiği
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!