İnsanız be kardeşim
Bir koltuk uğruna
Koltuğa ayak olmayalım
Ayağın kafası bile yokken
Kafasız bir gövdeye ayak olmayalım
Koltuk baş olmuşsa
Yağmur yağacak elma şekerlerin ıslanacak çocuk
Masallarını çalacak gök gürültüsü
Yalnız kalacaksın gök kuşağının altında
Hayal olacaksın
Yüzüne damlayacak annenin eşarbı
Kervanız hepimiz bu çöl yolunda
Yüreği yakmaya geldik derviş misali
İçimizin ayı güneşe girer
Dolunay olur dünya vakti
Vakit an tanesidir yanmaya akar!
Şelalenin altında ki
köpükleri
beyaz gül sanıp
dostlarıma vermek için
atladığımdan beri
...biliyorum
Hayat penceresinin arkasında ölümden soğuk duvar
Ölüm saçları okşar doğarken
İnsan özünden gelir özüne döner
Ateşin pişirmesinde bulur ruh kendini
Bu yol karanlık bu yol ateşten taş
Ne zamandır İstanbul’la yüzleşmiyorum
Yedi tepesini yıkıp
Gözlerimle harmanlamışlar
Bir boğaz geçsin diye mutluluğa
Ah benim aşk halim
Okulumun kokusunu yüreğime estirenim
Yüreğime bir meşale tutturdun
Hayatla yarışma misali
Yenilmeden toprağa kavuştur dedin
Serde erkeklik var ya
Olgunlaştırır bulutları, dökülen mektuplar
Yağmurlar dans ederken, piyano çalar yüreğimde
Güneşten sızan akıntının ortasında, açılır kapılar
Çağlarsın, zamanın güneşe batışına, ninni söyler acılar.
Ömür bitti, karanlıktan elbiseyi giydi yürek
Can gizli bir örtü, nefes gülün dikeni
Diken güldükçe can ağlar
Ayrılığın hüznünü giyer yürek
Basit bir şeydi senden istediğim
Bir sabah benimle çay içmen
Gazete kâğıdındaki soframızda
Bir simidi ikiye bölüşmek
Bıçağı elimiz olan
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!