Gitmeyecektin desem, ne kelime..
Ardına bile bakmadın, gittin.
Boğazım düğümlendi, dondu gözlerim.
Bakışını unutmadım kahretsin.
O umursamaz tavırlarınla
Bugün bayram ya...
Bir gariplik çöktü içime.
Şöyle bir of çekip oturdum yerime..
Baktım dağlar yıkılmamış yerinde duruyor.
İlle de sevinmek istiyorsan al işte, sevin sevinebildiğin kadar.
Dağlar yerinde dimdik duruyor bre..
Meyhanede sarhoş olunca,
Bir şarkı duyarsan sevdaya dair;
Ama yüreğin sağırsa, sızlamıyorsa...
Kendini sevdiğin kadar insansın ancak.
Sokaklarda sarhoş olunca,
Anason tarlası…Her akşam oturduğum meyhanede ekip biçtiğim, buram buram kokan rakıydı aslında. Kiraz Halil de yıllarca anason ekip satmıştı Tekel’e. İyi paralar kazanmıştı. Ailesinin karnı doymuş, et ve muz bile yiyebilmişlerdi.
O yıl, Kurban Bayramı için bir kuzu satın alırlar. Üç beş ay beslerler. Bayram sabahı Kiraz Halil, oğlu Ragıp ile birlikte namaza gider. Namazdan sonra herkesle bayramlaşırlar. Sıra kurbanı kesmeye gelmiştir. Ragıp daha önceki yılarda olduğu gibi başını okşayarak son kez su verir kurbanlığa.
Babası Kiraz Halil ise kurbanlığın dört bacağının üçünü bir araya getirip bağlar ve duasını okuyarak boğazını keser. Sıra gelir derisini yüzmeye… Derinin daha kolay yüzülmesi için hava verip şişirmek gerekmektedir. Yaşlı olduğu için bu işi oğlu Ragıp’ın daha iyi yapabileceğini söyler. Fakat Ragıp’ın bir gün öncesinde arkadaşlarıyla çok miktarda rakı tükettiğinden haberi yoktur.
Ragıp hayvanın bacağından tuttuğu gibi bir güzel şişirir. Ve başlar elindeki sopayla vurmaya. Babası tamam deyinceye kadar bu şekilde devam eder.
Kiraz Halil küçük ama keskin bıçağı ile kurbanlığın derisini yüzmeye başlar. Fakat deriyi etinden ayırdıkça burnuna anason kokuları gelmektedir. Önce bu işe hiçbir anlam verememiştir. Çevreye atılmış veya kırılmış bir rakı şişesi var mı diye sağa sola bakınır,. Fakat göremez. Tövbe Estauzbillah çekip deriyi yüzme işine devam eder. Ama rakı kokusu artarak devam etmektedir. Bir ara kokunun hayvandan geldiğini hissederek, emin olmak için bir daha koklar. Evet rakı kokusu kurbanlıktan gelmektedir.
Sinirli hareketlerle hayvanın derisini yüzerken, kendi kendine konuşmaktadır. “Hay mübarek hayvan! .Şu işe bak! .. Nasıl da anason kokuyor. Anason tarlasına mı girdi acaba? Kekik yeseydi kekik kokacaktı demek ki... Bir süre deriyi yüzme işini bıraktıktan sonra oğlu Ragıp'a dönerek, yoksa anason mu yedi bu? diye sorar. Ragıp bir gün önce içki aldığından haberi olmayan babasının bu sorusuna, durumu kurtarmanın sevinci ve telaşıyla; evet, tabii ya...Nasıl da aklıma gelmedi. Dün Keş'lerin anason tarlasına kaçırdıydık da...Orda biraz yemiş olmalı.
Dalından ayrılan yapraklar yanıyor.
Düşüyor kadim toprağına uçuşarak.
Sökülüyor sensiz yıllar, ta yüreğimden,
Bir ayrılık şarkısı fısıldayarak..
İniyor sis perdeleri…
Maske ardına saklanıp sahte gülümsemedi yüreğim.
Nezih sofralarda tok kahkahalar atan, “ye kürküm” yok benim.
Sen, lüksün peşinden model otolara binip giderken…
Sen, coşkular denizinde pupa yelken, …
Ben kara gözlerinin kör zindanlarında zincirlere vuruldum.
Akça buğday idim yandım kavruldum
Harmanlarda saman oldum savruldum
Geçti ömrüm sevgi ile yoğruldum.
Gönülden gönüle yol oldu sevdam
Yüreğimden şiir şiir kanarsın
Ah yüreğim
Gece fısıltım
Mutluluğun içimde sır
Derdin derdimdir
Acın sızım
Kaf dağına gider isen yol senin
Bülbül gibi ötmesen de gül senin
Şimdilerde devran senin güç senin
Evi barkı yeri yurdu yık bakalım
Zengin olan malı dağdan aşırmış
Ağaç yaprakları yeşili terk ediyor yine.
Sararıp soluyor zaman, aşkımız hasta..
Gökyüzü inadına mavi..
İnadına parlak yıldızlar.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!