04.09.2020
02:36
Yapraklar istifa ediyor.
Eylül geldi...
Senin gibi...
Işık söndü sanmışlar...
Işığı kaybettin sanmışlar...
Sanmışlar işte...
Sormuşlar mı peki?
Bana sormuşlar mı sanarken?
Işığını açıp bakmışlar mı gözlerinin, aslında parlarken?
Müblağlarla yaşam sürmek,
Bir işe yarar mı hissettirir insanı?
Neşeliyken iyi hoş da,
Öfkeliyken ne hale koyar insanı?
Kıskançlık da mı hiç gelmez içinden,
Aşkın bıraktığı sancılara kılıf bulmak için?
Asalet zarfıyla mektuplanmış bu gözler,
Sahiden bir zamanlar şiir defterimi ellerine ağladığım,
Ağlayıp da yeşile boyadığım gizlice,
Boyayıp da fırçalar yediğim hazince,
Birkaç ay sonra da çıkıp gelince,
Yangınımı dindiren o kız çocuğuna mı ait?
Bir yoldayım...
Sisli bir hava...
Bir şey arıyorum,
Ne olduğunu bilmiyorum.
Bilmiyorken de arıyorum...
Elimde hissediyorum bir sıcaklık...
Can dökmüş yollarıma,
Nasıl basıp geçeyim?
Çiçekten farksız mıdır,
Hemen vazgeçeyim?
İsterim ki bir an olsun,
Şu çöl diyarında,
Yalansız,
Dürüstlük timsali bir sevme biçimi…
Masumluk kahvehanesinde oturan,
Şekersiz içen;
Aşkın, zaten şeker gerektirmeyen şerbetli çayını…
Gecenin yarısı farkındayım,
Ne Ay'dan bahsedeceğim ne de senden.
Duygular tekneden aşağı sallanmış,
Suya karışmış gibi.
Bomboş; anlamını anlamlandıramadığım,
Bir rüya gibi.
Uyu bakalım,
Dargın güzel.
Sen ki;
Varlığına şükrettiğim,
En sevdiğim nefessin.
Yetmeye çalışma bana.
Yarını düşlüyorum.
Sonra öbür günü,
Ve inanmazsın öbür günü.
Ne yapmalıyım?
Çekip gitmeli miyim bu masadan?
Ya da direkt masada mı kırmalıyım,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!