ORDUMA SELAM
Selam olsun, büyük Türk Ordusuna!
Sahip çıktı, çıkıyor namusuna.
‘’Devlet-i ebed müddet’’ vurgusuna:
Can, baş feda edip; verilmelidir.
Gündüzün ufkunu örmeden gece;
Melal-ü hasretle inliyordun sen.
Hüzünlendim birden kendi kendime,
Dedim bunca keder işkence neden?
Gece miydi bunca hüzne sebep?
Mademki sonu yokluk bu mendebur âlemin
Tüm varlarından sıyrıl ve artık öyle yaşa
Makam mevki şan şöhret hepsini sıfırla çarp
Dünyalık saltanatı yık artık öyle yaşa
Müjdeler sana ey şehri şehzade!
Yıllardır özlenen bir an geliyor.
Bağrın ki binlerce Yavuz’a gebe;
O mümbit bağrına sultan geliyor!
İnsanlar yollarda öbek öbekler,
Bırakır geceler ıssızlığını,
Erir kalplerdeki kaskatı taşlar.
Unutur garipler yalnızlığını,
Kaygılardan uzak bir hayat başlar.
Yeşerir yeniden sararan yaprak,
Sen olmasan da zalim farkında,
Her şey dönüyordu kendi çarkında.
Olur, olmaz anlar çıkıp karşında;
Durmasam ne olur, dursam ne olur?
Ne çektiğim bunca işkence melal?
Havada uçan bulut,
Yüreklerdeki umut,
Bütün âlem, tüm boyut;
Gelmeni beklemekte…
Basılan kara toprak,
Geceler kıskanır siyah saçını,
Beni acılara boyarsın Lude!
Neşe verip bir gülüşle aleme,
Ruhumu burgu burgu oyarsın Lude!
Sen de yar
Gönlüm kaldı sende yar
Her gelen kazma sallar
Kır kalbimi sen de yar
Ne kadar cevr etsen de
Yine gönlüm sende yar
Hasretin gönlümü üzüyor gülüm.
Ruhuma saplanan bir oksun diye.
Gece sessiz sessiz uzuyor gülüm.
Etraf hep karanlık sen yoksun diye.
Yoksun, yoksun, yoksun. Bu yokluğa ben,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!