Sarılır ayrığın kökü toprağa.
Onlar ayrılmamak üzere birleşmişler.
Adı ayrık olsa da.
Bırakmaz tutunduğu dala.
Ayırmak istersen bu sevenleri,
Kırılır, kopar dalları, kolları.
Yaktın ya anam beni sen yaktın.
Sütünü de bana parayla mı sattın?
Çocukluktan bile kurtulmamıştım
Yaktın ya anam beni sen yaktın
Daha on üçümü bile yeni aştım.
Dersimiz Sosyal bilgisi,
Topladı öğretmenim, bahçede hepimizi.
Eline bir taş aldı, toprak aldı, su aldı.
Sordu dönerek, bunlar nedir çocuklarım?
Taş, toprak, su diye söyledik kendimizce.
İyi bakın dedi, bunlarda ne görüyorsunuz?
Anadolu ne mübarek topraksın,
Bize dert, düşmana zevk verdin.
Ektiler toprağına ihanet tohumu,
Bunlara bile ekmek, aş verdin.
Medeniyetler beşiği güzel Anadolu.
Savaşlarda ölümü biz, nazlı gelin gibi sevmiştik.
Ölüm ne? Şehitlik şerbetini bile birlikte içmiştik.
Kendi cenaze namazını bile ölmeden kılmıştık.
Ruhumuzu Resurullaha, kendi elimizle sunmuştuk.
Vurulmuş can Mehmedim yatıyor.
Yüreğinden ılık ılık kan akıyor.
Artık gözleri yalnız maneviyata bakıyor.
Şimdi dudaklarından bir nefes dua çıkıyor.
Giderken pek masum bakmıştın bizleri,
Rıhtımdan kalkan bu son gemi.
Beklide dönmez bir daha geri.
Yolcular orta yaştan haylice ileri.
Dönmeyecek geçen günler bir daha geri
İşte giden bu bizim sessiz gemi.
Gözler yalan söylemez derler.
Nerde kaldı o eski gözler.
Artık gözlerde zamanı uydu.
Gözün derdi paraydı, puldu.
Yaşanmıyor eskisi gibi sevdalar.
Bir kış akşamı koparken tufan,
Bir erkek evlat verdi Rahman.
Atası Oğuz’un soyundan
Babası koydu adını Gökhan.
Adı ne fark eder ki,
Ha Gökhan ha Erhan.
Bağdaş kurmuş dedem ocak başına.
Ninemde oturmuş yanı başına.
Tabak tabak mısır patlatır ocakta.
Torunlar toplanıp, oturur kucakta.
Aksakallı, nur yüzlü kahraman.
Bir gururla oturur her zaman.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!