Meleklerin sanki düşmüş gölgesi
İnsan değil sanki güzellik perisi
Dillerin şerbet, gül yüzlü melek.
Hurileri kıskandırır güzel gözlerin.
Seni çizmek için renkleri aradım,
Bir gün beldemize gelecek şehit haberini aldık.
Şehidimize son görevimizi yapmak için toplandık.
Camide saflara dizildik.
Er kişi niyetine, uyduk imama.
Ellerimizde bayraklar,
Dilimizde dualarla,
Ötüken’de basarsan ayağımı,
Edirne’den duyarsın feryadımı.
Hepimiz tek yürek, etle kemik gibi
Başbuğ Alpaslan’ın, ülkücülerindeniz.
Atam, Oğuz Han’dan bu yana,
Ah çam ağacı ah!
Az dertleşmedik seninle,
Az oturmadım gölgende.
Bir çam ağacım vardı,
Yolun kenarında boynu bükük.
Her Pazar beni beklerdi, belki dertleşecek.
Bir ülkem vardı bir zamanlar
Dağı taşı Türk, ovası Türk.
İnsanı Türk, düşüncesi Türk.
Türkçe güler, Türkçe ağlardı insan.
Sular Türkçe çağlardı,
Ellerimdeki nasırı baktım da,
Kılıç sallarken Bizans tekfuruna
Malazgirt savaşından kaldı son hatıra,
İşte o günden beridir ki,
Kurumasın diye toprağım
Damla damla,oluk oluk
Çok çektim ülkem senin elinden.
Vatan, bayrak sözü düşmedi dilimden.
Hep horlandık sürüldük senin yüzünden.
Kızıllar, yeşiller geçti davam üstünden.
Bu günlere şehitler vere vere geldik.
Unut diyorlar, unutabilirsen sen unut.
Hangi ihaneti, hangi gafleti unutayım.
Başımdaki çuvalımı, içerdeki döneyi mi?
Unutmam, unutamam, unutmayacağım.
Biz sizden önce vermiştik beş bin şehidi.
Yağmurlu günlerde gelirim
Kalmasın yerlerde ayak izim.
Üşüyor soğukta ıslak bedenim.
Umutların bittiği yerde beklerim.
Yağmur dönmeden taşkın sele
Yiğidim, Mehmedim, kınalı koçum,
Ülkemin üstüne düşmüş, destan gibisin.
Al bayrağa sıkıca sarılmış, boylu boyunca,
Geceyi gündüzden ayıran, güneş gibisin.
Sırtında sırt çantası, elinde silahın,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!