Eşitlik ve özgün olmak
Yaratılış olarak insanların kendi aralarında eşit olduğu kabul edilir.Öyledir de… Bu eşitliği özgün olmak bozar mı? Eşitlikten ne anlamalıyız? Aynı kalıptan çıkmışçasına tek düze davranışlar gösteren toplumlar ideal midir? Dinler ve izimler tek tip bireylerden oluşan bir toplum oluşturmak için mıdır?
Evvela eşitliği anlamalıyız, her birey kendi özgün kişiliği ile diğerlerine karşı eşit hak ve özgürlüğe sahiptir. Yani özgün olmak eşitliği bozmuyor, kişinin öz hukukunu diğerlerinin müdahalesine karşı koruyor.
Felsefe üzerine
Ağaç olgunlaşmadan meyve vermez.
Çocukluk döneminde algı araçları gelişir.
Gençlik döneminde algı araçlarının kullanımı öğrenilir.
Geçti Dost Kervanı
İnsanlık evrimini,gelişimini sürdürüyor ve her gün bir öncekinden daha fazla bilgi evrende yayılıyor. Bu bilgi trafiğinde frekansı çok olanlar (çok tekrarlananlar) daha fazla önem kazanıyor. Bu bilgi akışı toplumda dinler, izimler, felsefi anlayışlar olarak kendini gösteriyor. Ne şekilde açığa çıkarsa çıksın bu bilgileri insanlar kendi izafi algılarıyla değerlendirmek zorundadır. Taraftarı çok olan görüşler ise tarihsel süreçte zorla topluma kabul ettirilmeye çalışılmış. Savaşlar ve toplumsal baskılarla başarılı olanlar olmuştur. Genellikle çoğunluğun kabul ettiği görüşlerin doğruluğu / yanlışlığı toplum içinde tartışılamamış, kutsal ve tabu kabul edilmiştir. Çok az kişi “kral çıplak” diyebilmiş. Genelde onlar da toplum tarafından dışlanmış veya egemen olanlarca engellenmiştir. Toplumun avam kısmı ise koyun gibi güdülmeyi kabullenmiş, kendilerine sunulan hazır nimetlere veya ahirdeki (gelecekteki) vaatlere tav olmuştur. Bazı düşünür, şair ve filozofların uyarı mesajları ise çok sonradan anlaşılabilmiştir. Frekansı çok olan görüşlere kurban gider marjinal olanlar. Çünkü toplumun avam kısmını ikna edenler toplumun genelini yönlendirebilir. Çoğunluk genelde avamdır. Demokrasi ise çoğunluğun tercihinin kabulüdür. Çoğunluğun niteliği çok önemlidir. Bazı toplumların çoğunluğu oluşturan kesimi nispeten aydınlanmış olduğundan daha az sorun yaşanır. Geri kalmış toplumlarda ise bu durum tam bir felaket olabilir.
Sonuç olarak; madem kainatta her şey insan algılarına izafi. O halde fikirler sadece kanaat olabilir, yani inanç olabilir. İnanç ise adı üzerinde mutlak değildir, mutlak, kati olan ortadadır ve kabul için inanç gerekmez.
Dini otorite
Akademik kariyeri olmayanların her hangi bir konuda fikri olamaz mı? Yada fikir oluşturmak için o konuda mutlaka ihtisas yapmak mı gerekir?
Bu neden aklıma geldi?
Çok genç, çocuk sayılabilecek bir kaç kişi şöyle söyledi;
“Her konuda yazma,
Asalak
“Bir canlının içinde ya da üzerinde sürekli ya da geçici olarak, onun zararına yaşayan başka canlı. Mecazi olarak; bazılarının sırtından geçinen.”
Bağırsakta yaşayan minik canlılar asalak türünün en masumları belki de.
Sadık Yar
“Karnın yardım kazmayınan, belinen
Yüzün yırttım tırnağınan, elinen
Yine beni karşıladı gülünen
Benim sadık yarim kara topraktır.” Aşık Veysel
Orjinal
Otomobiliniz arızalandı diyelim, kendi servisine gitmediyseniz orjinal yedek parça bulmanız zordur. Orjinal olmayanı takılırsa arıza yapma riski yüksektir. Eski otomobillerin zaman içinde o kadar çok parçası arızalanıyor ki şase hariç nerdeyse tamamı değişiyor. Yani fabrika çıkışı halini, aslını kaybediyor, taklit oluyor.
Günümüzde tıp alanında çok büyük gelişmeler oldu. İnsan vücudunda nakledilemeyen çok az organ kaldı. Kalp, böbrek, karaciğer, göz, v.b. Pek çok organ orijinali veya yapayı ile değiştirilebiliyor. İnsanın maddi yapısı büyük ölçüde değişince insan da taklit olur mu diye aklıma geliyor. Şu var ki insan sadece maddeden ibaret değil, manevi yönü de var. Bu yüzden maddi vücudu tamamen değişse dahi manen ruhsal olarak aslını koruyabilir diye düşünüyorum. Ruh ilim, data olduğundan, bilinen madde gibi olmadığından bindiği maddenin değişmesi veya tahrip olmasıyla aslını yitirmez kanaatindeyim. Ruh soyuttan somuta maddi algılarla algılanabilir ortama vücut vasıtası ile açılır, bağlantı kurar. Bu yüzden ruh bedene ihtiyaç duyar. Ruh maddi alemde terakki etmek, bilgi yüklenmek, varlığını göstermek için bedenin maddi algı araçlarını kullanır.
Yapışsın
İsmin yapışmış dilime,
Hayalin gönlüme…
Uzat ellerini,
Yapışsın elime…
Zaman ve mekan
Zaman ve mekan boyutları hakkında çok az şey biliyoruz.
Mesela bizim şu an içinde bulunduğumuz, yaşadığımız zaman ve mekan boyutu; başka bir boyutta bitmiş olarak görünebilir. Bize bulunduğumuz boyutta cüzi irademizle yaptığımız seçimlerimizde (külli iradenin onayı ile) serbestiyet verilmiş ki sorumluluk yüklenmesi hakikati anlamlı olsun. İmtihan olayı gerçekleşsin. Zaman ve mekan ile sınırlı olmayan Allah kaderi yazar, çünkü onun için zaman ve mekan sınırı yoktur. Kader yaşanırken bazı ertelemeler değişiklikler (bu haller aynı zaman /mekan boyutunda olduğu için) olsa da sonuçta Allah’ın yazdığı değişmez.
Zavallılar
Sırça saray kurdular tepeye,
Dar penceresi aşağıya bakar.
Dalkavuk dostlar edindiler.
Aşağıda karınca gibiydi insanlar…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!