Eğer dün yaşadınsa, yarın yaşayacaksan bugünü
Anla ki kurutmuşsun hayat ağacının kökünü
Ne kârı var on ömür yaşasan bu dünyada
Hiç yaşamadıktan sonra yaşamaya değer bir günü
02.02.2005
mavi bir yalandır gökyüzü
sonsuz bir geceyi saklayan
beyaz sayfama vuran
bu pembe güneştir
her sabah bizleri kandıran
her an o andır diye bekliyorum
korku içimde bir pusu kurmuş
yaşadığım bu hasta günler
tuzaklarla dolu bir geçit olmuş
masanın ucuna itilmiş akvaryum
Bulanık bir su gibi gülüşü
Ne zaman ki neşesi dibe çöküyor
Çatık kaşları beliriyor
Yüzünün duruluğunda
O ise daha çocuk sayılır
Biri denizin bir kıyısında
Kayalıklara oturmuş ufka bakar
Aynı ufka bakar diğeri
Karşıki kıyıda
İki arayan varken
Sanki gün
Aklın suyunu bulandıran çamurdu da akşam olunca çöktü
Çöktü ama dibe değil
Damlara, şemsiyelere, duş almış da kurumuş saçlara çöktü
Dalgaların tepelerine, yelken direklerine
En arkada karardıkça kararan boğa sırtlarına çöktü
Bıçaklar kurbanlarını arıyor
Onbeş yaşındaki ellerde
Gecenin soğuğunu içine cekmiş bıçaklar
Ilık terli nasırsız çocuk elleri
Kaybettim ya
Boş sokaklar yine beni bekliyor
Boş boş dolaşmam için.
Ufka bakıp bakıp dalmam için
İstanbul'un kıyıları yine beni bekliyor.
Dört ayağının
dördü de birden
kesilmiş yerden
Karnından sıcaklığı topraklıyor
Koşarak yakalanabilen
Bir kelebektir neşe
Bundandır ki daha çok
Çocukların ellerinde
13.05.2007
kısa ve öz