Biri benden giderse gözümün feri gider
Tenimde ölüm kalır,ömür hayatımdan yaşım gider
Sana gitme diyeceğim ama gitmeye yerteli dizlerin
Gözlerin kalmaya erteli
Bak! gidersen kızıla bırakır kendini gök
Buğday grisi bir teni var sevdiğimin
Bakışı ak şefkati güneş kadar sıcak
Güldüğünde evreni aydınlatır inci dişleri
Sabahları kuşlar
Onun nefesinde Yunus Emreyi hatırlar
hu aydınlığı birgün
çökecek şirk karanlığının üstüne
tak tak çakılan tabut sesleri işitilecek
ruh bedenden
beden kemikten sirkilecek
sevinerek doğacak hak ölüm
İstanbul
Hüzün falçatasının ucunda
Bedenim bir yıl daha yaşlanacak,biliyorum
İkitelli Akifte
Yapraklar kuruturken kendini pusundaki kışına
Bali çeken çocuklar üşüyecek
Alüminyum çaydam
İncebel bardaktan yansıyan kara tüp
Ve boğazına kadar dün geceden dolma küllük
Galiba sabah oldu
İskanbil kağıtları
Öylesi insanı candan usandırır
Zorlaştırır telafuzunu bir bardak su istemenin
Ah! aynalar yalancı kesilir öylesi anlarda
Öylesi anlarda alınmıştır kolu bacağı zamanın
Yalnızlık bölükpörçükleşir
Nerede bir sakat görsem
Utanırım yürümekten
coşkunsefalet yükü hamalı olan ayaklarımı alıp
hemen uzaklaşmak isterim oradan
haniyanlış anlar diye bir de gitmemek
ya yine yanlış anlar körkusuyla
ağzğndaki neşter
çatallaştırdığından beri dilini
aniden köpekliğim ısırılır
içimi zehirler kaplar
çekilmez olur artık buralarda hatıralar
yüzümü kaybediyorum
benlik sanımda insansı yanım
har bir yangında buhar
baharda nemi çekilmiş kısır bir ağaç gibi
gövdemin tümü kuru ve tarumar
korkarım karanlıktan
tahamülüm yok gün ışığına
boğucu birsıkıntı taşar içimden
hüznüm akar Sanal Sanal sokağına
Cumhuriyet Caddesinden
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!