Yalnız kâğıt tutmuş eller,
Çini mürekkep konan kalemlere,
İyi çizgi çizenler,
Muhakkak temayüz ederler..
Gözlerim daldı,
Ilık bir yüz ifadesi vardı,
Gönlü coşup kabaran dalgalı denizin,
Fırtına sonrası sakinleşen denizin,
Sarılığı hüznün çökmüş sonbahar yaprağına..
Karşısında onu cevapsız bırakmak,
Yegâne ilaç duaydı,
Hıçkırıklar seyrekleşmeye başladı,
Küskün huzur sokağı,
Ahengi kaybedilmişti,
Huzur dolu, eski benim için artık..
Mânâlı sükût, saatlerce konuşmaya bedeldi,
Yaprak gibi titredim,
Hıçkırıkları mendille boğdum,
Feryadıma gizlendim..
Ağlamak istedim haykırdım,
Rüzgârların süpürdüğü,
Gerçeğe dayalı yüz göründü,
İçerisi karanlık ve esintiliydi,
Maskeler düştü..
Sesinde beni etkileyen bir yakarış,
Gönlüm âmâ idi,
Rabia'ya tutuldum,
Arş'a gönderdim dua lehçemi,
Ben sevdaya tutuldum..
Gözüm kör imiş,
Zırvalıklar, başına buyrukluklar,
Kendine uyduruk din hükümleri,
Tasdik edilmiş göründü İslâm hükümleri,
Uyulmadı hiç bir vakit kural hükmü..
Günahkâr hammalı oldu gördüğünün,
Tek gerçektir şüphe,
Olabilmenin kaynağı,
Düşünmenin yüksek tahsili,
Dedektifliğin muazzam biçimi şüphe..
Hakikat gömlek gibidir vardır içinde biri,
Sahte duyarlıklara başvuran zavallı,
Sanatıma gömdüm ıstırabımı,
İşte kalem işte ıstırap yazalım,
Ufukta gün battı..
Kâğıt çaldım kara sis örtüsünde,
Inat ettikçe düştüm bataklığa,
Çırpıyorum götürür mü çıkışa..?
Bahsi geçen dedikodular mı kulağa..?
Kemirdi hayatımı fare gibi çukurda..!
Çıkış bu mu sandın..?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!