Bütün geceleri siyaha boyadım sen yoksun diye.O günden sonra
Güneşle eyvallahı kestim.Sevinçleri doldurdum bir torbaya, gelirsin ümidi ile başka baharlara sakladım.
Dokunduğun her yerde anıların,baktığın pencerelerde düşüncelerin hala taze.
Bütün güzelliklere sinmiş kokuların,Terketmiş
İçime his düştü şöyle derinden
Sahi bu evrenin neresiyim ben
Bahara müjdeci bir cemre miyim
Şu an ki benmiyim dün kü benmiyim?
Sağlam ve uygulanabilir kurallar koymak ve bu kuralları uygulamada hiç tavizler vermemek toplumların problemlerini çözmede çok etkili bir yöntemdir.
Bunu sağlayan ulusların var olduğunu biliyoruz.Almanya örneğinde olduğu gibi. Bu ülkede
En yetkili kişilerle, ülke halkı devletin koyduğu kurallara harfiyen uymaktadır. Kurallara uymayanlara yapılması gereken kanunu yaptırımlar
Anında uygulanmaktadır. Bu süreç, herkesin birbirlerine karşı saygılı olmasını ve kimsenin haklarının yenmemesini de beraberinde getirir.
Çaresizliğin kol gezdiği mekanlara sıkışıp kalmışız.Bir virüse teslim olmuş bütün bedenler...Bir sürü tanıdık sima uçup gidiyor sonbahar yaprakları gibi.Hemde habersizce!
Ne yanındayız nede çok uzağız boyun büküp gidenlere..boynumuzu bükmüş teslim olmuşuz çaresizliğe! Öyle bir hal ki ne anlatabilmek mümkün nede hayal edebilmek işte öyle...
Yaşarmış gibi yaparken en yakınlarımıza bakarken şüphe ile,korku dağları sarmış ve her an o ses,işte o ses korkunç ürperme.
Ne kadar kötüymüş en sevdiklerine yaklaşamamak,tutamamak ellerinden.Ne kadar kötüymüş bencilce yalnız ben demek.
Yol kenarında çinkodan yapılmış evinin önündeki sedirde yatar görürdüm onu.Yolun kaldırımına oturan biri on,diğeri onüç yaşında ki iki çocukta bu adama ait olmalıydı.
Evin önünde sürekli hizmet eden bir kadın,adeta pervane gibi adamın çevresinde
Dönüyordü.Ne zaman ki yemek vakti geldi,o zaman kalkar,büyük bir iştahla yemeğini yerdi.Daha sonra çay demlenipte gelene kadar
Sedirin üzerinde yatardı.Çay faslı bittiğinde
Bir dağ köyünden gelmişti Hamza komşu. Doluştular Kağnısına babasının, bir horanta,şehre doğru yol aldılar. En uzak yollardan şehire gelip, en ücra köşesine şehrin, pılı pırtıyı bir kenara koydular.
Gerçi bir şeyleri yoktu ki, iki mitil bir Şitilden başka. Muşamba tuttular önce dört direğin üzerine. Hep birlikte doluştular. Bir kuyu kazdılar hela diye, Çar çaputla kapattılar. Bir yaz günüydü geldikleri, lamba yapıp ay dedeyi gökyüzüne baka baka yattılar.
Bugün halim harap,yolcuyum hancı
Ne yollar tat verir ne gidilen yer
İçimde sızlıyor ince bir sancı
Gözümde büyüyor terk edilen yer.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!