Şimdi geceye yaklaştı saatler...Hiç derdi kalmayacak birazdan insanların.Belki de bazıları hiç uyanmayacak,belkide bazıları uyumadan sabahlara kadar ağlayacaklar.
Ya karanlıklar,ya saatler?Duracak mı sanıyorsunuz tik takının seslerini ya da yıldızlarla sarmaş dolaş olan karanlığın gök yüzü kasvetini?
Var olan herşey,sessiz sedasız hep yok olmakta,bütün ayıplar günahları kadar karanlıkta saklanmaktadırlar.
Hiç beklenmeyen evlerden çığlık sesleri gelmekte,bazı evlerden çocuk sesleri gelirken,hıçkırıklar bazı evlerde içli içli ağlamaktadırlar.
Şiir'in yeşilini gördü gözlerim,
Bahtiyar ı'm ki ne bahtiyar.
Şimdi doru bir ata binmiş
Tozu dumana katmış,yoldayım.
Mahşerin ortalık bir yerinde sizlerle karşılaştık.Ellerinizi bögrünüze koyarak bakıştınız.
Hava zirfiri karanlıktı,Mevsimler birer birer yok oluyor, saniyeleri yaşıyorduk.Sizlerin önünde, alabildiğince zaman vardı.Sizler için saatler hiç acele etmiyordu.Gerçek şuydu:saatlerin adı yoktu.
Ah benim olsun deyip te hüsrana uğrayan, içime gömdüğüm hayallerim.Oldu derken,beni terk eden gerçeklerim,sahi siz nerdesiniz?
Şimdi atları seyip etmiş bir seyis gibi,ya da iflas etmiş bir tacir gibi saçlarım darmadağınık,yörüngesini kaybetmiş bir gök taşı gibiyim.
Bütün bildiklerim bana isyanlı,bütün söylediğim sözler,koca bir dağa çarpıp dönen yankı gibi beynimi kemiriyor.içimde naz ile büyüttüğüm o sevgi dolu yüreğim,bir gemi gibi
Karaya çarparak su almakta,biliyormusunuz?
Saklayın çocukları kötülerden
Saklayın çocukları ölümlerden
Hiç savaşa sokmayın çocukları
Ayırmayın çocukları annelerden
. Salih Çavuş, bir çınar ağacının gölgesine oturdu. Başındaki kasketini çıkardı, elindeki mendili ile yüzünün terlerini iyice sildi. Salih Çavuşun yüzüne serinliğin verdiği bir rahatlama gelmişti.
Gözleri daldı Salih Çavuş’un, hayata hep bir beklenti ile başlamıştı. Hep rahat edeceğim diye çabalamıştı. Okumakla geçmişti yılları. Evet, okumak iyiydi ama ekmek peşinden koşmak lazımdı. Bir bir okulları bitirdi Salih çavuş, Öğretmen olacaktı, bir türlü atanamadı. Yaşı almış başını gidiyordu, evlenmesi lazımdı, kimse yüzüne bile bakmadı.
Nasıl geçti yıllar diye hayıflandı Salih çavuş, Başına kasketini koyarken, geçmişe yeniden daldı. Orda burada çalışmaya başlamıştı, Okuduğunu kimse ti ‘ye almamış, kültürlü ama işsiz kalmıştı. Yıllar geçti böyle Salih çavuşun başından evlenememiş, işte bulamamıştı.
Salih çavuş gözlüğünü çıkarttı gözlerinden, özel bir Eğitim kurumunda nasıl bir iş bulduğunu hatırladı. Hizmetliydi, kurumu temizliyordu baştanbaşa ama bunada şükür diyordu. Bu iş sayesinde bir kız bulmuştu, çalışıyor diye vermişlerdi Salih çavuşa, sonunda evlenmişti.
Varlığın son demlerini yaşıyorum şaşkın!
Yırttım bütün haritalarını yalan dünyanın.
Çaresizliği tanıyorum çok eskiden beri...
Elbet yıkılır diyor yaşama saltanatın.
Toplumumuzda yapmacık ve göstermelik insan ilişkilerinin tavan yaptığı bir dönemde yaşıyoruz.
İnsanın,samimiyet sen nerdesin? Diye bağırası geliyor.
İnsan ilişkileri "mış"gibi davranış modellerinin üzerine kurulmuş durumda. Kimin hangi maskesini,
Ne zaman taktığını kestirebilmesi çok zor.
Yüreğimin en temiz yerinden öp.
Saçlarımın en dağınık yerlerinde
Gezinsin ellerin.
Bana sımsıkı sarıl,
Sana ihtiyacım var.
Bir resimde görmüştüm bir yerlerde
Kendini salmış bir halin vardı.
Geziyordu hüzünler yüzünde,
İçli içli sitemlerin ağlıyordu.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!